Haber Detayı

Turhan: Türkiye'ye çok ciddi sermaye hareketi olacak


Borsa İstanbul eski Başkanı Turhan, New York temaslarının ardından, önümüzdeki dönemde, Türkiye'ye çok ciddi sermaye hareketinin olacağını söyledi.

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu eski Başkanı İbrahim Turhan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun New York temaslarından, 7 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye'ye ciddi bir sermaye hareketinin olacağı izlenimi edindiğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu'nun New York'taki finans ve yatırım çevreleriyle gerçekleştirdiği toplantılara katılan delegasyonda bulunan Turhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada programın çok başarılı geçtiğini belirtti.

Finans sektöründe piyasaların kalbinin Londra'da, beyninin ise New York'ta olduğunu ifade eden Turhan, Başbakan'ın New York ziyaretinin, ocak ayında Londra'da gerçekleştirdiği temasların ikinci aşaması olarak görülebileceğini dile getirdi.

Yatırımcılarla doğrudan ilişki kurmanın önemine değinen Turhan, "(Başbakan Davutoğlu) ekonomiyle ilgili gelen sorulara son derece yetkinlikle cevap verdi ve yatırımcılar en azından şunu gördüler: Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ekonomiyle ilgili bütün konulara son derece hakim ve hiç sakınmadan, hiçbir tereddüt yaşamadan, hiçbir çekince ortaya koymadan rahat diyalog kurup soruları cevaplandırabiliyor. Bu bence verilen en önemli mesajdı" diye konuştu.

Türkiye'de ekonomi yönetiminde görev alanların iyi yetişmiş kişiler olduğunu vurgulayan Turhan, bu durumun yatırımcılara ve finans çevrelerine güven verdiğini belirtti.

Turhan, Başbakan'ın New York ziyaretinin ilk gününde Goldman Sachs ile yapılan toplantıda Apollo Global Management, The Carlyle Group, General Atlantic, Lazard, MetLife ve Oppenheimer Holdings gibi yatırım şirketlerinin, Morgan Stanley ve BBVA gibi finans kuruluşlarının bulunduğunu, ayrıca Citibank kurumsal yatırımcılarıyla düzenlenen toplantıya Türkiye'deki yabancı yatırımların yaklaşık üçte birini temsil eden bir yatırımcı topluluğunun iştirak ettiğini anlattı.

Ziyaretin ikinci gününde Başbakan Davutoğlu'nun, yatırımcıların yatırım kararlarını alırken tercihlerini önemsedikleri özel fon yöneticileriyle toplantı yaptığını ve doğrudan sermaye yatırımı yapan şirketlerin genel müdürleri ve yönetim kurulu başkanlarıyla bire bir görüştüğünü kaydeden Turhan, "Bu toplantılarda benim edindiğim intiba, önümüzdeki dönemde, özellikle de seçimlerin arkasından, Türkiye'ye çok ciddi ve anlamlı bir sermaye hareketi olacağı şeklinde" dedi.

"Merkez bankaları zor bir dönem geçiriyor"

Borsa İstanbul'dan önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nda  (TCMB) başkan yardımcılığı görevinde de bulunan Turhan, tüm dünyadaki merkez bankalarının, alışılmadık finansal şartlar nedeniyle zor bir dönem geçirdiğini dile getirdi.

2008-2009 krizinin başından itibaren ortaya çıkan gelişmelere bakıldığında merkez bankacılığın alışılmış çerçevesinin çok dışında politikalar görüldüğünü ifade eden Turhan, Fed ve Avrupa Merkez Bankası dahil birçok kurumun, merkez bankacılığıyla ilgili kabul gören teorilerin dışında hareket ettiğine dikkati çekti.

Turhan, buna örnek olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın son yaptığı operasyonda Avrupa'daki bankalara 5 yıl vadeli, neredeyse sıfır faizli ve geri ödenme ihtimali düşük, likiditesi hemen hemen hiç olmayan varlıkları karşısında ciddi anlamda finansman sağlamasını ve Fed'in "Sorunlu Varlıkların Kurtarılması Programı" (TARP) ve diğer programlar çerçevesinde bilançosunun krizden önce 800 milyar dolarken krizden sonra 4 trilyon dolara yaklaşmasını gösterdi.

Son yıllarda dünyadaki tüm merkez bankalarının mevcut kalıpların dışında yenilikçi ve kendi ekonomilerinin ihtiyaçlarına uygun adımlar atmak durumunda kaldığını vurgulayan Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Merkez Bankası da özellikle 2008, 2009 ve 2010 yıllarında bu anlamda çok başarılı performans göstermiş bir merkez bankasıdır. Hatırlanacaktır, o dönemde başlangıçta Merkez Bankası'nın bu kararlarını, bu adımlarını eleştirenler daha sonrasında Merkez Bankası'nın Nobel Ekonomi Ödülünü hak edecek bir performans sergilediğini kabul etti. Dolayısıyla, ben bu dönemin mutlaka hatırlanması gerektiğini düşünüyorum."

Kurdaki dalgalanma

İbrahim Turhan, son dönemde kurda yaşanan dalgalanmanın, Amerikan Doları'nın sadece Türk Lirası'na karşı değil diğer tüm para birimlerine karşı değer kazanması olduğunu dile getirdi.

Doların kendisi dışındaki 6 büyük para biriminden oluşan bir döviz sepetine karşı değerini ölçen Amerikan Doları Endeksinin (USDX) geçtiğimiz günlerde son 11 yılın rekorunu kırdığını anımsatan Turhan, doların avro karşısında 2003 yılından bu yana en yüksek seviyesine geldiğini anımsattı.

Türkiye'de faizlerde görülen yükselmenin de önemli sebeplerinden birinin Amerikan tahvillerinin faizlerinin artması olduğunu ifade eden Turhan, şunları söyledi:

"Burada çok dikkat etmemiz gereken bir husus var. 2008-2009 krizinin ilk günlerinde bazı ülkeler, isim de vermek gerekirse Macaristan ve Romanya vardı Doğu Avrupa'da, IMF'den gelen telkinler neticesinde o dönemki kur hareketine karşı tepki vermek için faizlerini artırdı. Türkiye de faizleri indirdi hatırlanacağı üzere. Netice ne oldu? Bu artan problem, borç sürdürülebilirliği ve finansal sektör üzerindeki stresten kaynaklandığı için faizlerin artırılması tam tersine olumsuz neticelendi. Macaristan ve Romanya'nın görünümü daha da bozuldu. Oysa Türkiye hem emtia fiyalarında, enerji fiyatlarında, hem de iç talepte yaşanacak gelişmeleri öngörerek önleyici ve ön alıcı bir adım attığı için ilk başta biraz eleştirilse de daha sonra yatırımcılar bunun doğru hareket olduğunu anlayınca Türkiye bundan çok istifade etti."

Turhan, bu konuda doğru teşhisin, doğru tedavi için hayati önem taşıdığını vurguladı.

İstanbul için tarihi fırsat

Son yıllarda İstanbul'un finans merkezi olma yolunda gösterdiği gelişmenin devam etmesi gerektiğini belirten Turhan, Başbakan Davutoğlu'nun ilan ettiği ve 25 alanda geniş kapsamlı dönüşüm öngören yapısal değişim programındaki sermaye piayasalarının derinleştirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi hedeflerinin bu konu için çok önemli olduğunu dile getirdi.

Geçtiğimiz günlerde Londra'nın, Basel III nedeniyle yatırım bankacılığı anlamında rekabetçi üstünlüğünü kaybetmeye başladığı yönünde haberlerin medyada yer aldığını anımsatan Turhan, bunun Türkiye için tarihi bir fırsat olduğunu söyledi.

Turhan, "Londra'yı sadece Avrupa için değil küresel piyasalar açısından bir finans merkezi yapan değişimin bir benzerini İstanbul için gerçekleştirebiliriz" dedi.

1 Nisan 2004'te Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Banka Meclisi üyeliğine, 7 Haziran 2006 tarihinde Para Politikası Kurulu üyeliğine seçilen Turhan, 8 Mayıs 2008 tarihinde Başkan Yardımcısı olarak atandı.

Turhan, 2012 yılı Ocak ayında o zamanki adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanlığı görevine getirildi. Nisan 2013 tarihinden sonra Borsa İstanbul AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü olarak görevine devam eden Turhan, 10 Şubat'ta, 2015 yılı Milletvekili Genel Seçimi'nde milletvekili aday adayı olmak üzere Borsa İstanbul'daki görevinden istifa etmişti.


kaynak:AA

Borsa İstanbul eski Başkanı Turhan, New York temaslarının ardından, önümüzdeki dönemde, Türkiye'ye çok ciddi sermaye hareketinin olacağını söyledi.

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu eski Başkanı İbrahim Turhan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun New York temaslarından, 7 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye'ye ciddi bir sermaye hareketinin olacağı izlenimi edindiğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu'nun New York'taki finans ve yatırım çevreleriyle gerçekleştirdiği toplantılara katılan delegasyonda bulunan Turhan, AA muhabirine yaptığı açıklamada programın çok başarılı geçtiğini belirtti.

Finans sektöründe piyasaların kalbinin Londra'da, beyninin ise New York'ta olduğunu ifade eden Turhan, Başbakan'ın New York ziyaretinin, ocak ayında Londra'da gerçekleştirdiği temasların ikinci aşaması olarak görülebileceğini dile getirdi.

Yatırımcılarla doğrudan ilişki kurmanın önemine değinen Turhan, "(Başbakan Davutoğlu) ekonomiyle ilgili gelen sorulara son derece yetkinlikle cevap verdi ve yatırımcılar en azından şunu gördüler: Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ekonomiyle ilgili bütün konulara son derece hakim ve hiç sakınmadan, hiçbir tereddüt yaşamadan, hiçbir çekince ortaya koymadan rahat diyalog kurup soruları cevaplandırabiliyor. Bu bence verilen en önemli mesajdı" diye konuştu.

Türkiye'de ekonomi yönetiminde görev alanların iyi yetişmiş kişiler olduğunu vurgulayan Turhan, bu durumun yatırımcılara ve finans çevrelerine güven verdiğini belirtti.

Turhan, Başbakan'ın New York ziyaretinin ilk gününde Goldman Sachs ile yapılan toplantıda Apollo Global Management, The Carlyle Group, General Atlantic, Lazard, MetLife ve Oppenheimer Holdings gibi yatırım şirketlerinin, Morgan Stanley ve BBVA gibi finans kuruluşlarının bulunduğunu, ayrıca Citibank kurumsal yatırımcılarıyla düzenlenen toplantıya Türkiye'deki yabancı yatırımların yaklaşık üçte birini temsil eden bir yatırımcı topluluğunun iştirak ettiğini anlattı.

Ziyaretin ikinci gününde Başbakan Davutoğlu'nun, yatırımcıların yatırım kararlarını alırken tercihlerini önemsedikleri özel fon yöneticileriyle toplantı yaptığını ve doğrudan sermaye yatırımı yapan şirketlerin genel müdürleri ve yönetim kurulu başkanlarıyla bire bir görüştüğünü kaydeden Turhan, "Bu toplantılarda benim edindiğim intiba, önümüzdeki dönemde, özellikle de seçimlerin arkasından, Türkiye'ye çok ciddi ve anlamlı bir sermaye hareketi olacağı şeklinde" dedi.

"Merkez bankaları zor bir dönem geçiriyor"

Borsa İstanbul'dan önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nda  (TCMB) başkan yardımcılığı görevinde de bulunan Turhan, tüm dünyadaki merkez bankalarının, alışılmadık finansal şartlar nedeniyle zor bir dönem geçirdiğini dile getirdi.

2008-2009 krizinin başından itibaren ortaya çıkan gelişmelere bakıldığında merkez bankacılığın alışılmış çerçevesinin çok dışında politikalar görüldüğünü ifade eden Turhan, Fed ve Avrupa Merkez Bankası dahil birçok kurumun, merkez bankacılığıyla ilgili kabul gören teorilerin dışında hareket ettiğine dikkati çekti.

Turhan, buna örnek olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın son yaptığı operasyonda Avrupa'daki bankalara 5 yıl vadeli, neredeyse sıfır faizli ve geri ödenme ihtimali düşük, likiditesi hemen hemen hiç olmayan varlıkları karşısında ciddi anlamda finansman sağlamasını ve Fed'in "Sorunlu Varlıkların Kurtarılması Programı" (TARP) ve diğer programlar çerçevesinde bilançosunun krizden önce 800 milyar dolarken krizden sonra 4 trilyon dolara yaklaşmasını gösterdi.

Son yıllarda dünyadaki tüm merkez bankalarının mevcut kalıpların dışında yenilikçi ve kendi ekonomilerinin ihtiyaçlarına uygun adımlar atmak durumunda kaldığını vurgulayan Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Merkez Bankası da özellikle 2008, 2009 ve 2010 yıllarında bu anlamda çok başarılı performans göstermiş bir merkez bankasıdır. Hatırlanacaktır, o dönemde başlangıçta Merkez Bankası'nın bu kararlarını, bu adımlarını eleştirenler daha sonrasında Merkez Bankası'nın Nobel Ekonomi Ödülünü hak edecek bir performans sergilediğini kabul etti. Dolayısıyla, ben bu dönemin mutlaka hatırlanması gerektiğini düşünüyorum."

Kurdaki dalgalanma

İbrahim Turhan, son dönemde kurda yaşanan dalgalanmanın, Amerikan Doları'nın sadece Türk Lirası'na karşı değil diğer tüm para birimlerine karşı değer kazanması olduğunu dile getirdi.

Doların kendisi dışındaki 6 büyük para biriminden oluşan bir döviz sepetine karşı değerini ölçen Amerikan Doları Endeksinin (USDX) geçtiğimiz günlerde son 11 yılın rekorunu kırdığını anımsatan Turhan, doların avro karşısında 2003 yılından bu yana en yüksek seviyesine geldiğini anımsattı.

Türkiye'de faizlerde görülen yükselmenin de önemli sebeplerinden birinin Amerikan tahvillerinin faizlerinin artması olduğunu ifade eden Turhan, şunları söyledi:

"Burada çok dikkat etmemiz gereken bir husus var. 2008-2009 krizinin ilk günlerinde bazı ülkeler, isim de vermek gerekirse Macaristan ve Romanya vardı Doğu Avrupa'da, IMF'den gelen telkinler neticesinde o dönemki kur hareketine karşı tepki vermek için faizlerini artırdı. Türkiye de faizleri indirdi hatırlanacağı üzere. Netice ne oldu? Bu artan problem, borç sürdürülebilirliği ve finansal sektör üzerindeki stresten kaynaklandığı için faizlerin artırılması tam tersine olumsuz neticelendi. Macaristan ve Romanya'nın görünümü daha da bozuldu. Oysa Türkiye hem emtia fiyalarında, enerji fiyatlarında, hem de iç talepte yaşanacak gelişmeleri öngörerek önleyici ve ön alıcı bir adım attığı için ilk başta biraz eleştirilse de daha sonra yatırımcılar bunun doğru hareket olduğunu anlayınca Türkiye bundan çok istifade etti."

Turhan, bu konuda doğru teşhisin, doğru tedavi için hayati önem taşıdığını vurguladı.

İstanbul için tarihi fırsat

Son yıllarda İstanbul'un finans merkezi olma yolunda gösterdiği gelişmenin devam etmesi gerektiğini belirten Turhan, Başbakan Davutoğlu'nun ilan ettiği ve 25 alanda geniş kapsamlı dönüşüm öngören yapısal değişim programındaki sermaye piayasalarının derinleştirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi hedeflerinin bu konu için çok önemli olduğunu dile getirdi.

Geçtiğimiz günlerde Londra'nın, Basel III nedeniyle yatırım bankacılığı anlamında rekabetçi üstünlüğünü kaybetmeye başladığı yönünde haberlerin medyada yer aldığını anımsatan Turhan, bunun Türkiye için tarihi bir fırsat olduğunu söyledi.

Turhan, "Londra'yı sadece Avrupa için değil küresel piyasalar açısından bir finans merkezi yapan değişimin bir benzerini İstanbul için gerçekleştirebiliriz" dedi.

1 Nisan 2004'te Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Banka Meclisi üyeliğine, 7 Haziran 2006 tarihinde Para Politikası Kurulu üyeliğine seçilen Turhan, 8 Mayıs 2008 tarihinde Başkan Yardımcısı olarak atandı.

Turhan, 2012 yılı Ocak ayında o zamanki adıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanlığı görevine getirildi. Nisan 2013 tarihinden sonra Borsa İstanbul AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü olarak görevine devam eden Turhan, 10 Şubat'ta, 2015 yılı Milletvekili Genel Seçimi'nde milletvekili aday adayı olmak üzere Borsa İstanbul'daki görevinden istifa etmişti.


kaynak:AA