Haber Detayı

2023 hedefine inovasyonlarla ulaşılır


Bakan Çağlayan, artık hamallık yapılmayacağını belirterek, yükte hafif pahada ağır ürünler üretip satacaklarını ve bunun inovasyon olduğunu söyledi

İSTANBUL - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin mevcut sistemlerle gelebileceği noktanın buraya kadar olduğunu belirterek, Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmanın yolunun her alanda önemli inovasyonlardan geçmekte olduğunu açıkladı.

Çağlayan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası'nın açılışında yaptığı konuşmada, etkinliğe katılanların büyük bir çoğunluğunun geleceğin teminatı olan gençlerden oluştuğunu belirterek, bugünkü gençlerin şartlarının kendisinin okuduğu dönemden daha iyi olduğunu kaydetti.

Gençlerin son derece iyi teknolojik imkanlarla yetiştiğini aktararak, cep telefonundan istenilen bilgiye erişildiğini, gençlerin evden çıkarken cüzdanı değil, cep telefonunu unutmadan çıkmaya çalıştığını anlatarak, "Ankara'da Sanayi Odası Başkanlığı döneminde çoğu toplantılara dışarıdan sanayici, akademisyen, öğrenci gelmediği için neredeyse rezil olmamak için kendi elemanlarımızı çıkartıp konuşma yapardık. Ama bugün Türkiye, Atatürk'ün koymuş olduğu yolda 2023'e hazır bir şekilde çıkacaktır" dedi.

"Artık hamallık yapmayacağız"

Bakan Çağlayan, Türkiye'nin son 10 yıldaki gelişimini ve gelecek 10 yıldaki hedeflerini anlatarak, 2023'ün sadece ekonomik büyüklükleri ifade eden bir yıl olmadığını, 2023 yılının asıl öneminin Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümü olduğunu söyledi. 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Küçük hanımlar, küçük beyler, sizler geleceğimizin gülüsünüz. Sizler ülkemizin parlayan yıldızlarısınız" sözünü anımsatan Çağlayan, gençlerin Ulu Önder Atatürk'ün izinde daha büyük düşünerek, hayal kurarak, cesaretle şu anki seviyeyi daha yüksek seviyeye getireceğini kaydetti. 

Çağlayan, Türkiye'nin mevcut sistemlerle gelebileceği noktanın buraya kadar olduğunu ifade ederek, "Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmanın yolu her alanda önemli inovasyonlardan geçmektedir" dedi. 

Kilogram başına ortalama ihracat birim fiyatının teknoloji, Ar-Ge ve tasarımla artırılması gerektiğini aktaran Çağlayan, "Artık hamallık yapmayacağız. Biz de yükte hafif pahada ağır ürünler üretip satacağız. İşte inovasyon budur" diye konuştu.

Türkiye'nin yükte hafif pahada ağır ürünler satması gerektiğine vurgu yapan Çağlayan, şunları kaydetti:

"Yüksek katma değerli ve yüksek teknolojik bir ürün yapısını oluşturmak için teşvik sistemini geliştirdik. Dileğimiz bu teşvik sistemiyle sanayide istediğimiz değişim ve dönüşümü yapabilmektir. Artık yeni dönemin şartlarını yerine  getirmek zorundayız.  İnovasyon bugün yeni şeyler söylemenin zamanı geldiğini gösteriyor.  TİM Başkanı Büyükekşi'nin de dediği gibi Ekonomi Bakanlığı olarak bu etkinliğe katılan 20 ziyaretçimizi CERN'e götüreceğiz. CERN'e gitmenin yolu da gördüğünüz gibi inovasyondan geçiyor.  Bugün tasarım ve markalaşamaya ağırlık verelim. Bunları yaptığımız takdirde Türkiye 2023 hedeflerini 2023'ten daha önce yakalamış olur."

"Türk tipi inovasyon mantığını değiştirmeliyiz"

Çağlayan,  Türk tipi inovasyonun emniyet kemerinin sinyalini susturmak mantığıyla hareket ettiğini  belirterek, bu mantığın değişmesi gerektiğini, Türkiye'nin inovasyonu tüm dünyanın anladığı şekliyle hayata geçirmesinin zamanı geldiğini söyledi.

Bunun yolunun araştırmadan geçtiğini anlatan Çağlayan, dünya devi şirketlerin marka değerlerinin çok yüksek olduğunu ancak Türkiye halkı isterse, çalışırsa ve koordineli olursa böyle güçlü markalar çıkarabileceğini kaydetti.

Çağlayan, kontrolsüz gücün güç olmadığını ve Türkiye'nin gücünü kontrol etmesi gereken bir dönemden geçtiğini ifade ederek, "Türkiye'nin bu yöndeki çalışmalarını  Ar-Ge ve inovasyon odaklı yürütmeliyiz. Ar-Ge konusunda geldiğimiz seviyeyi önemsiyorum.  Ancak bu bize yetmez. 2023 hedeflerine ulaşmak için Ar-Ge harcamalarını artırmalıyız. Ancak bunları yaparsak hedeflerimize ulaşabiliriz" diye konuştu.

Çağlayan, İran'a ambargonun kalkması ile bunun Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkileri nasıl etkileyeceğine yönelik bir soru üzerine, burada Türkiye'ye yapılan bir haksızlık olduğunu söyledi. ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) uranyum meselesinden dolayı İran'a yaptırım uyguladığını anımsatan Çağlayan, Türkiye'deki bankacılık sistemine baskı kurarak İran'a yapılacak ticarete aracılık etmelerinin engellediğini hatırlattı.

Çağlayan, başta doğalgaz olmak üzere Türkiye'nin İran'dan birçok ürünü ithal ettiğini dile getirdi. 2012 yılı öncesinde İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin Türkiye aleyhine 7-8 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı oluşturduğunu vurgulayan Çağlayan, şunları kaydetti:

"İran'a 1 milyar dolarlık bir ihracat kaybımız yaşanmıştı. Bu getirilen ambargonun Türkiye'ye vermiş olduğu zararın çok net bir göstergesi ve İran'la aramızdaki dış ticaret açığı çok daha fazla büyümüştür. Şimdi bu anlaşmanın bitmiş olması, ümit ediyorum bu geçici anlaşmanın kalıcı bir anlaşmaya dönüşecek olması, Türkiye ile İran arasında var olması gereken ticareti yeniden artıracak ve yeniden geliştirecektir. Bugün altın ihracatımız sadece İran'a yapılmamaktadır. İsviçre'ye de İngiltere'ye de dünyanın birçok ülkesine bu ihracatlar yapılıyor.

İran daha önceki yıllarda 70-80 milyar dolarlık ithalat yapardı, geçen yıl bu rakam 60 milyar dolar seviyesinde idi. Türkiye'nin geçen yıl İran'a yapmış olduğu ihracat 9 milyar dolar seviyesinde idi. Şimdi size soruyorum; geri kalan 50 milyar dolarlık ithalatı İran kimlerden yaptı? Bu şirketlerin birçoğunun Amerikalı olduğunu ve AB'ye üye olan ülkelerin ihracatçıları olduğunu ifade etmek isterim."

"(Kredi kartı taksitlerinin sınırlandırılması taslağı) Bunu tespit ederken Türkiye'nin şartlarını, büyümeyi göz ardı edemeyiz"

Zafer Çağlayan, kredi kartı taksit sayısına sınırlama getirilmesine yönelik bir soru üzerine de, "Ekonominin genel gidişatını, konulan kural ve kararları çok iyi tespit etmek lazım. Bunu tespit ederken Türkiye'nin şartlarını, ticaretimizi, ekonomimizi ve büyümemizi asla göz ardı edemeyiz. Elbette ki cari açığa sebebiyet veren tutumlar konusunda bir şeyler yapılmalı, yapılabilir. Herkes enine boyuna bunları değerlendirmek zorunda. Tüketim olmazsa, üretim olmaz, bunu 27 yıl sanayicilik yapmış biri olarak söylüyorum" ifadelerini kullandı.

Bakan Çağlayan, İran'a yaptırımların esnetilmesinden sonra ödemelerin Halkbank üzerinden devam edip etmeyeceği sorusu üzerine ise şunları söyledi:

"Halkbank bu işe aracılık etmeye devam ediyor. Sadece İran değil. Maalesef diğer özel bankaların hiçbiri Amerika tarafından getirilen baskıdan dolayı yapamıyorlardı. Ama şimdi bunun önündeki teknik engel kalktı. Halkbank da, diğer bankalar da şu anda yapılan bu anlaşma ile beraber getirilen esneme çerçevesindeki ürünlere rahatlıkla aracılık yapabilecektir."

Büyükekşi: Değişimin gücünü inovasyondan alıyoruz

Büyükekşi: Değişimin gücünü inovasyondan alıyoruz

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)  Başkanı Mehmet Büyükekşi, dünyanın hızlı bir değişim yaşarken Türkiye'nin yerinde saymadığını, her geçen gün geliştiğini ve değişime daha fazla uyum sağladığını belirterek, "Bu değişim gücünü ise inovasyondan alıyoruz" dedi.

TİM'in düzenlediği "Türkiye İnovasyon Haftası"nda konuşan Büyükekşi, 1993'te dünya ekonomisinin büyüklüğünün 25 trilyon dolar, dış ticaret hacminin ise 4 trilyon dolar olduğunu belirterek, 2012 yılı itibariyle dünya toplam milli gelirinin 72 trilyon dolara, dış ticaret hacminin de 18 trilyon dolara yükseldiğine dikkat çekti.

Dünya hızlı bir değişim yaşarken,Türkiye'nin yerinde saymadığını, her geçen gün geliştiğini ve  değişime daha fazla uyum sağladığını kaydeden Büyükekşi, şöyle konuştu:

"Bundan 20 yıl önce Türkiye'nin milli geliri 242 milyar dolar, dış ticaret hacmi 45 milyar dolardı. 2012 itibariyle milli gelirimiz 800 milyar dolara, dış ticaret hacmimiz 400 milyar dolara yaklaştı. Milli gelirden Ar-Ge'ye ayrılan pay binde 5 bile değilken, yüzde 1'lere yaklaştı. Şimdi aklınıza şöyle bir soru gelmiştir. Neden 20 yıl önce? Çünkü TİM 20 yıl önce kuruldu. Kurulduğumuz 1993 yılından bu yana, biz de bu değişim rüzgarında, uluslararası rekabette ülkemize önemli katkılar sağladık. 20 yıl önce ihracatçı firma sayısı 20 bin ve ihracat 15 milyar dolarken, bugün ihracatçı firma sayısı 57 bin, ihracat 153 milyar dolara yükseldi. TİM olarak 20 yılda değişime öncülük ettik. Bu değişim gücünü  inovasyondan alıyoruz. İnovasyonla koşuyoruz, koşmanın yetmediği yerde inovasyonla uçuyoruz.

İnovasyon Haftası etkinliklerinin süreceği 3 gün boyunca 500'den fazla lider tasarım ve Ar-Ge projesi, 50'den fazla Ar-Ge merkezinin sergileneceğini belirten Büyükekşi, Ar-Ge ve inovasyona verdikleri bu önemle şirketlere inovasyon kültürünü aşıladıklarını kaydetti.

Üniversite ve sanayiyi aynı çatı altında buluşturduklarını, yenilikçi projeleri sanayiye kazandırdıklarını, etkinliklerde, nano-teknolojiden, marka yönetimine, dijital pazarlamadan, yenilenebilir enerjiye, her alanda inovasyon gücünün dünya çapındaki konuşmacıların ele alacağını dile getiren Büyükekşi, "Teknolojinin, Ar-Ge'nin ve tasarımın farklı alanlarından çok üst düzey bir konuşmacı grubunu programa davet ettik, tüm katılımcıların ilgisini çekeceğini umuyoruz" dedi.

Şehir, bölge planlamada da inovasyonun gündemde olduğunu, Marmaray'ın bile sistemiyle çok ileri bir teknolojiyi barındıran inovasyona sahip olduğunu ifade eden Büyükekşi, İnova-TİM Projesi'ni başlattıklarını belirterek, "Proje için bütün öncü üniversitelerde stand kurarak başvuruları almaya başladık. Seçilen başarılı öğrenciler,bizimle çalışmaya hak kazanacak ve üniversitelerdeki temsilcilerimiz olacak. Daha sonra bu yapılaşmayı üniversiteleri inovasyon kulüpleri ile birleştireceğiz" dedi.

Yıldız Teknik Üniversitesi ve Warwick University işbirliğinde "Uluslararası İnovasyon ve Teknoloji" atölyesinin açılışını yaptıklarını da bildiren Büyükekşi, sözlerini şöyle tamamladı:

"İki üniversite arasındaki ortak eğitim ve serfikasyon programında 30 öğrenciye burs veriyoruz. Ekonomi Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız ve Hayal Ortakları Derneği ile İnovasyon Atölyesi protokolünü imzaladık. İmkanları kısıtlı 50 ilköğretim okulunda İnovasyon Atölyeleri kurduk. Her yıl 1.200, 10 yılda 12 bin inovatif lider yetiştirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca bu yıl inovasyon endeksi projesinin startını verdik. 3 yıla yayılacak projeyle inovasyona değer veren şirketlerimizi yarıştıracağız. 2014 Türkiye İnovasyon Haftası'nda ilk İnovasyon Endeksi sonuçlarına göre tüm sektörlere uygulanabilecek bir Türkiye İnovasyon Ligi ve Endeksi geliştireceğiz"

İnovasyonun gücüyle 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracata ulaşmak istediklerini ve bunun için Türkiye'deki iş adamlarına, gençlere güvendiklerini kaydeden Büyükekşi  "Buradan aldığımız güçle çok daha büyük işler başaracağımıza inanıyoruz" dedi.

"Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran şirketiz"

"Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran şirketiz"

Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Bakanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, "Bu yıl yıllık beyaz eşya üretim adedimiz 16 milyonu aşacak. Tüm bu faaliyetlerimizin sonunda şirketimizin cirosu son 5 yılda 2 kat arttı. Bu yılı 11 milyar liranın üzerinde bir ciroyla kapatmayı hedefliyoruz" dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası'nın açılışında yaptığı konuşmada, İnovasyon Haftası etkinliklerinin Türkiye açısından son derece faydalı olacağına ve inovasyon bilincinin yaygınlaşmasına önemli katkılar sağlayacağına inandığını dile getiren Çakıroğlu, rekabet gücünü arttırarak 2023 hedeflerine ulaşmak ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmek için inovasyon süreçlerinin odak noktasına yerleştirilmesi gereken çok önemli bir konu olduğunu söyledi.

Arçelik olarak bugün Türkiye, Romanya, Çin ve Güney Afrika olmak üzere dünya çapında 14 üretim tesisiyle, 25 bin çalışanla faaliyet gösterdiklerini ifade eden Çakıroğlu, 100 den fazla ülkede distribütörleri aracılığıyla ürün ve hizmet sunduklarını anlattı.

Çakıroğlu, dünya genelindeki ofislerinde 28 farklı dil konuşulduğunu, hazine yönetimlerinin 22 farklı para birimiyle işlem yaptığını belirterek, global Arçelik vizyonlarını dünyaya saygın bir şekilde ifade ettiklerine dikkati çekti.

Küresel organizasyonlarını geliştirmeye ve güçlendirmeye devam etiklerinin altını çizen Çakıroğlu, çevresel ve sosyal sorumluluklarının da farkında olarak hareket etiklerini, kaynakların verimliliklerine son derece önem verdiklerini anlattı.

"Vizyonlarımızın kalbinde inovasyon var"

Arçelik Genel Müdürü Çakıroğlu, vizyonlarını destekleyen stratejilerinin kalbinde inovasyonun yer aldığını ifade ederek, "Türkiye'nin en fazla Ar-Ge merkezine sahip ve sektöründe Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran şirketiz. Toplam binin üzerinde Ar-Ge çalışanına sahibiz. Bu sayede kendi özgün teknolojimizi geliştiriyoruz. 22 yıllık köklü Ar-Ge deneyimimizin getirdiği teknolojik yenilik sürdürlebilir rekabet gücümüzü arttırıyor. Bu sayede sektörümüzde bizi ayrıştıracak, teknolojisi, tasarımı ve kalitesiyle rekabetçi, çevre dostu ve yenilikçi ürünleri tasarlayarak dünya pazarlarına sunuyoruz. Fikri haklarımızı korumaya önem veriyoruz. Türkiye'den Dünya Fikri Haklar Örgütü'ne yapılan patent başvurularının 3'te 1'inden fazlasını biz sağlıyoruz" diye konuştu.

Çakıroğlu, inovasyon süreçlerinde pazar analizlerinin çok önemli yer tuttuğunu anlatarak, farklı coğrafyalarda tüketicilerin alışkanlıklarını ve yaşam tarzlarını yerinde incelediklerini, beklentileri ve ihtiyaçları karşılayacak hatta daha ötesine geçmek üzere yenilikçi fikirleri değerlendirdiklerini anlattı.

İnovasyonu sadece ürünle sınırlandırmadıklarını, ürünle birlikte inovatif yaklaşımları hayata geçirdiklerini dile getiren Çakıroğlu, şunları kaydetti:

"Her aşamada geliştirilen inovatif çözümler sektörde fark yaratmamızı sağlıyor. Bu yıl mayıs ayında sadece Eskişehir işletmemiz, 374 bin adet buzdolabı üretti. Tatil günlerini düşersek günlük 15 bin adet üretime tekabül ediyor. Ekim ayında sadece İngiltere'ye 220 bin adet beyaz eşya sevkiyatı yapıldı. Yıllık beyaz eşya üretim adedimiz bu yıl 16 milyonu aşacak. Tüm bu faaliyetlerimizin sonunda şirketimizin cirosu son 5 yılda 2 kat arttı. Bu yılı 11 milyar liranın üzerinde bir ciroyla kapatmayı hedefliyoruz. Geldiğimiz noktada gelirlerimizin yüzde 60'ını yurt dışı faaliyetlerimizden elde ediyoruz. Türkiye'nin en fazla ihracat yapan 6. şirketiyiz. En fazla engelli istihdam eden şirket de biziz. Bütün bu sonuçların arkasında Ar-Ge ve inovasyon gücümüz yer alıyor. İnovasyon gücümüzü en üst seviyede önem verdiğimiz kalite ve tasarımla destekliyoruz."

Romanya'da ve Güney Afrika'daki markalarıyla da açık ara lider olduklarının altını çizen Çakıroğlu, Beko'nun son 5 yıldır Avrupa pazarında pazar payını en çok arttıran marka olduğunu ve Batı Avrupa'da en çok satılan buzdolabı markası olduğunu söyledi.

Çakıroğlu, katma değeri daha yüksek ürün ve hizmetlerin ihracında anahtarın inovasyon olduğunu vurgulayarak, "İnovasyon alanında hedeflediğimiz başarıyı elde edebilmek için ekonomi, teknoloji ve pazar çevresindeki değişimleri iyi analiz ederek bunları birer fırsata çevirmemiz gerekiyor. Bunun için Türkiye'deki ve yurt dışındaki kuruluşlar tarafından geliştirilen bilgi ve teknolojilerden yaralanabileceğimiz işbirliği ağlarını genişletmeli ve etkin olarak kullanmalıyız. İnovatif fikirlerin ortaya çıkabileceği ve bu fikirlerin kolayca tartışılabildiği platformların ve esnek süreçlerinin oluşturulmasını teşvik etmeliyiz. İnovasyon alanında yapılacak çalışmaların desteklenmesi hepimiz için önemli bir sorumluluktur" değerlendirmesini yaptı.

"İnsansız araçla ilk defa geleceğe doğru bir adım attık"

"İnsansız araçla ilk defa geleceğe doğru bir adım attık"

"Google insansız araç inovasyonu insanı nereye götürüyor" konulu konferans veren Google X'in kurucusu ve Udacity Üst Yöneticisi (CEO) Prof. Dr. Sebastian Thrun ise inovatif olmanın 4 unsurdan oluştuğunu, bunların ise, "iyi bir vizyona sahip olmak", "dünyayı değiştirmeyi istemek", "deney yapma konusunda tutkulu olmak" ve "mümkün olmayan bir şey yoktur diyebilmek" olduğunu belirterek, dünyada "hayır" diyen çok insanın bulunduğuna ancak kişinin bunlara kulak asarsa başarılı olamayacağına işaret etti.

Çocukken en sevdiği arkadaşını bir trafik kazasında kaybettikten sonra, kendi kendine gidebilen bir otomobil yapmayı çok istediğini dile getiren Thrun, yıllar sonra konuyla ilgili ABD'de kendi kendini sürebilen bir otomobilin üretilip üretilemeyeceğini görebilmek için bir yarışma başlatıldığını anlattı.

O noktada pek çok insanın bunun mümkün olamayacağını söylediğini aktaran Thrun, yarışmada hiçbir aracın başarılı olamadığını hatta bir süre sonra araçların patladığını söyledi.

Thrun, bu süre zarfında çamura battıklarını, ağaçlara çarptıklarını, arabaları itmek durumunda kaldıklarını hatta New York Times'ta başarısızlıklarıyla ilgili makale dahi yayınlandığına dikkati çekerek, "Yeni bir şey icat etmek doğum yapmak gibi acılı bir süreç. Başka bir yarışmada ise ilk defa robot bir araç birinci geldi. Sanırım ilk defa geleceğe doğru önemli bir adım atmış olduk. Ulaşım alanında da çok önemli bir gelişme oldu. Peki bunu nasıl yaptık? 6 kişiyle bunu yaptık. Bir takım şeyler inşa ettik, denedik, başarısız olduk, tekrar denedik, test ettik ve sonuçta bir noktada başarılı olduk. Benim için test etme, deneme, başarısızlığa uğrama döngüsü olmazsa olmaz. Bu döngüden geçmeden başarıya ulaşamıyorsunuz" diye konuştu.

Birkaç yıl sonra Google'a katıldıklarını ve bu projeyi geliştirdiklerini belirten Thrun, Google'ın kendi kendini sürebilen araç projesinin bu şekilde doğduğunu ifade etti.

Thrun, daha sonra kendilerine bir rota belirlediklerini ve aracın, şehir içinden, trafik ışıklarından, yayaların bulunduğu yerlerden geçtiğini, dağlara tırmanabildiğini anlattı.

Aracın normal bir şekilde seyredebildiğini ve şuana kadar 700 bin mil hiçbir kaza olmadan devam ettiğini belirterek, "Başına gelen şeylerin hiçbiri teknolojiyle ilgili değildi. Araba o kadar iyi gidiyor ki ben ailemle tatile giderken eşim sen kullanma google kullansın diyor" ifadesini kullandı.

Google gözlüğüyle anlık fotoğraf çekip internette yayınladı

Google gözlüğünün ise insanı özgürleştirecek bir şeye ihtiyaç duyulması fikrinden ortaya çıktığını dile getiren Thrun, "Telefon cebinizdeyken, ellerinizi kullanmadan özgürce hareket edebiliyorsunuz. Gözlük hem hafif hem de kullanımı kolay. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) birçok öğrenci cihaz geliştirdi. Ancak bu cihazlar hem ağırdı hem de insan kullanmaya kalktığında komik görünüyordu. Kendimize sorduğumuz soru, bütün gün takabildiğimiz bir cihaz olabilir mi? Neredeyse bütün uzmanlar bunun imkansız olduğunu söyledi. Ama şu anda Google Glass'ı kullanan binlerce insan var" diye konuştu.

Konuşması esnasında gözlüğüyle katılımcıların anlık fotoğraf ve videosunu çekerek internette yayınlayan Thrun, gözlüğün insanı özgürleştirdiğini ve internete veri yükleme işleminin telefonunkinden fazla zaman almadığını söyledi.

Eğitim alanında da çok tutkulu olduğunu dile getiren Thrun, UDACITY  ile öğrencilerin harç parası vermeden veya üniversitelere yüksek meblağlar ödemeden, internetten online olarak dersleri izleyebildiğini anlattı.

Thrun, derse 160 bin öğrencinin kayıt olduğunu ve bunların 23 binin dersi geçtiğini belirterek, dersin Türkçe dahil olmak üzere gönüllüler tarafından 44 dile çevrildiğini, 195 ülkeye ulaştığını söyledi.

Dersin bitiminde bir deney yaptıklarını dile getiren Thrun, "En başarılı Standford öğrencileriyle dünyadaki bütün öğrencileri kıyaslayalım. 412 öğrenci online öğrenciydi. Standford'dakiler değildi. 413. öğrenci Standford'un derslerine giren öğrenciydi. Bütün bu deneyim, öğrenciler için 60 sente mal oldu. Yüksek öğrenimin maliyetiyle bu online öğretimin maliyeti kıyaslandığında aradaki fark çok büyük" ifadelerini kullandı.

Son zamanlarda artık öğrencilerinin de kendi derslerine girmediğini dile getiren Thrun, bir öğrencisine bunun sebebini sorduğunda, öğrencinin, "Sizin dersinizi internetten daha kolay izleyebiliyoruz. Üstelik durdurup geri alabiliyoruz, tekrar izleyebiliyoruz" dediğini aktardı.

"Lastik sektöründe dahi inovasyon imkanı var"

"Lastik sektöründe dahi inovasyon imkanı var"

Brisa Bridgestone Genel Müdürü Hakan  Bayman, inovasyonun sonuç değil bir süreç olduğunu belirterek, "Lastik sektörü gibi teknolojik olarak inovasyonun çok hızlı olamadığı bir sektörde bile inovasyon yapma imkanı vardır" dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafndan düzenlenen "İnovasyon Haftası"nda konuşan Bayman, Brisa için inovasyonun ne kadar önemli olduğuna işaret ederek, uzun zamandan bu yana sektörde lider olduklarını, Brisa'yı sonraki nesillere yine aynı şekilde lider konumda devretmek için inovasyon şirketine dönüşüm gerçekleştirdiklerini belirtti.

Bayman, müşteriye ulaşmak için tasarım ve gelişimi zenginleştirmeye odaklandıklarını belirtti.

TEB girişimcilere eğitim veriyor

Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici de banka olarak girişimcilere verdikleri desteklerden bahsettiği konuşmasında Türkiye'deki girişimcilerin ortaya attıkları fikirleri ilk sene hayata geçiremediğini, bunun çeşitli sebepleri olduğunu anlattı.

Bu konuda girişimcilere nasıl yardımcı olabileceklerine yönelik düşündüklerini dile getiren Leblebici, bir girişim evi açtıklarını, 10 ayda 3 bin girişimciye 800 saat eğitim verdiklerini, 200 girişimciye de TEB çatısı altında 400 saatlik danışmanlık hizmeti verdiklerini dile getirdi.

273 projeyi dinlediklerini ve bunlardan 31 tanesini kuluçka merkezinde değerlendirerek hayata geçirmelerine yardımcı olduklarını vurgulayan Leblebici, "Onları STK'larla, firmalarla ve sektörün önde gelenleriyle buluşturduk" dedi.

Leblebici, TEB'in desteklediği bir girişimcinin 1 milyon liralık yatırım bulduğunu anlattı.

TEB KOBİ Bankacılığı'nın 17 bin kişiye ulaştığı bilgisini veren Leblebici, her fikri dinlediklerini ama katma değeri yüksek projelere önem verdiklerini ifade etti.

Leblebici, banka bünyesinde çalışan güvenlik görevlisinden en tepedeki çalışana kadar herkesi yeni bir fikir geliştirip getirmesi konusunda teşvik ettiklerini de sözlerine ekledi. 

Topbaş: "Haliç Tersanesi inovasyon müzesi olacak"

Topbaş: "Haliç Tersanesi inovasyon müzesi olacak"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, "Haliç Tersanesi'nin bir taraftan tersane müzesi olurken, diğer taraftan da bilim, teknoloji, inovasyon müzesi olması noktasında çalışmalarımız var" dedi.

Topbaş, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası'nda yaptığı konuşmada, inovasyonun, gelişmenin yeni anahtarı olduğunu belirterek, kaynakların tükenebileceğini, ancak insanın çaresiz olamayacağını söyledi.

Zekanın hedefe aşık olduğunu dile getiren Topbaş, "Zeka, daima hedefler arar. Hedefsiz zeka boşlukta gezer. Zeka, hedef kazandığında güce erişir. Hedefe varınca zeka daha da güçlenir. Sıfırdan imkan kazanmak esastır. Fikir esasında her şeydir. Göreve başladığımızda İstanbul'a 'hayallerinizi getiriniz' diye seslendik. Hayallerin önündeki engelleri kaldırdığınızda, hayaller gerçek olur" diye konuştu.

Topbaş, şehirlerin inovasyon merkezleri olduğunu ifade ederek, şehirler bu kadar yoğunlaşmasaydı, insanlar buralarda buluşmasaydı, bu kadar teknolojik gelişmelerin olmayacağını söyledi.

Şehir yaşamındaki sorunları çözmek adına bilimadamları başta olmak üzere yönetimlerin bu sorunların üstesinden gelmek için yeni çözüm arayışına girdiklerini dile getiren Topbaş, "Teknolojik gelişmeler şehirlerde başladı. Şehirler hem sorunların sebebi hem de çözümlerin merkezi oldu. Bir problem ortaya çıkıyorsa çözümü de o problemin içerisindedir" dedi.

Topbaş, teknolojiyi en iyi kullanan belediyelerin başında geldiklerine dikkati çekerek, özellikle 2004 yılından itibaren yazılımları kendi elemanları ağırlıklı olmak üzere dışarıdan destek alarak da gerçekleştirdiklerini söyledi.

"Öyle bir dünyada öyle teknolojik gelişmelerle yaşıyoruz ki bütün İstanbul'u hatta dünyayı bu tablete sığdırabilir, bilgileri avuç içinde toplayabilirsiniz" diyen Topbaş, İstanbul Belediyesi olarak devamlı problemleri çözme ve yeni çözüm yolları arayışı içerisinde olduklarını ifade etti.

Topbaş, üstlenmiş olduğu Dünya Belediyeler Birliği Başkanlığı ile ilgili her biri önemli kentlerin başkanları olan dünya belediye başkanlarıyla yaptıkları toplantılar için kıtalararası uçuş yapmanın ve kentlerini geride bırakmanın güç olduğunu anlatarak, bunun yerine sanal ortamda konferans şeklinde toplantı yapabilmek için çalışmalara başladıklarını söyledi.

Yaptıkları bütün çalışmaların patentlerini aldıklarını belirten Topbaş, bu yapılan çalışmanın da dünya piyasalarında da bir değeri olacağını düşündüğünü ifade etti.

Kadir Topbaş, trafik ışıkları, İspark, akıllı otobüs durakları ve akıllı otobüsler gibi çok çalışmaları olduğunu belirterek, teknolojinin verdiği imkanları çok iyi kullanan bir belediye olduklarının altını çizdi.

Cep telefonundan en yakın toplu taşıma istasyonunu ve gidilecek istikametteki aracın, kaç dakika sonra orada olacağını öğrenme imkanını veren, insanların ona göre durakta beklemeden, zamanını iyi kullanabilmesi için çalışmalar yapıldığını anlatan Topbaş, şöyle devam etti:

"Bunlar, dünyada henüz daha gerçekleşmeyen gelişmelerden bazıları. Bu uygulamayı ilk yaptığımız 2008 yılında ABD Belediyeler Birliği Genel Sekreterine gösterdiğimde hayret etti ve 'Bizim belediyelerimizin bunu mutlaka görmesi lazım' demişti. Bu uygulamayı yaptık ve bugün yoğun bir şekilde kullanılıyor. Şu anda 3 boyuta getirilmesi çalışmaları var.

Kentlerdeki yönetim, kent yoğunluğuna paralel olarak teknolojik gelişmeleri yeni birtakım bulgularla buluşturmak suretiyle ortaya koyduğu takdirde başarıya ulaşabilir. Kent içinde yaşayan insanlar huzurlu, mutlu bir yaşamı sürebilir. Bu bakımda her alanda biz, normal sıradan bir belediyecilik değil, çok daha gelişmiş, çok daha doğru bütün ihtiyaçları dikkate alan bir özel sektör mantığıyla teknolojik gelişmelere açık bir çalışmayı yönettiğimizi düşünüyorum."

"İSMEK'te üretmenin zevki aşılanıyor"

Topbaş, Haliç Tersanesi'nin bir taraftan tersane müzesi olurken, diğer taraftan da bilim, teknoloji, inovasyon müzesi olması noktasında çalışmalarının olduğunu belirterek, genç mucitlerin orada aktif olarak çalışmasını sağlayacaklarını kaydetti. 

Genç mucitlerin hayallerini gerçekleştirme ortamı, imkanı tanındığında farklılıkların ortaya çıkacağını ifade eden Topbaş, "Yakın zamanda devreye sokmayı düşündüğümüz Taksi Call Center ile İstanbul'daki taksi hizmeti çok farklı bir boyuta gelecek. İnanıyorum ki başka ülke ve kentlerde de tercih edilecek. İSMEK'te üretmenin zevki aşılanıyor. Her ev bir sanat merkezi, atölye olsun istiyoruz" diye konuştu.

Kadir Topbaş, yeni bir dünya oluştuğunu ve Türkiye'nin de aktif bir rol oynadığını aktararak, şunları kaydetti:

"Eskiden belediyelere istihdam alanı olarak bakılırdı, sonra hizmet ön plana çıktı. Vizyoner belediyecilik konuşuluyor ama artık farklı bir çalışmaya ihtiyaç var. İnternet ve sosyal medya katılımcılığı yeni bir boyut kazandırdı. Yöneten ile yönetilen arasındaki duvar yıkıldı. Demokrasinin geldiği bu nokta yeni bir yönetim anlayışını da zorlamaktadır. Halkın talebini gören ve bu ihtiyacı gideren belediyeler oluşmaktadır." 

Bakan Çağlayan, artık hamallık yapılmayacağını belirterek, yükte hafif pahada ağır ürünler üretip satacaklarını ve bunun inovasyon olduğunu söyledi

İSTANBUL - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'nin mevcut sistemlerle gelebileceği noktanın buraya kadar olduğunu belirterek, Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmanın yolunun her alanda önemli inovasyonlardan geçmekte olduğunu açıkladı.

Çağlayan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası'nın açılışında yaptığı konuşmada, etkinliğe katılanların büyük bir çoğunluğunun geleceğin teminatı olan gençlerden oluştuğunu belirterek, bugünkü gençlerin şartlarının kendisinin okuduğu dönemden daha iyi olduğunu kaydetti.

Gençlerin son derece iyi teknolojik imkanlarla yetiştiğini aktararak, cep telefonundan istenilen bilgiye erişildiğini, gençlerin evden çıkarken cüzdanı değil, cep telefonunu unutmadan çıkmaya çalıştığını anlatarak, "Ankara'da Sanayi Odası Başkanlığı döneminde çoğu toplantılara dışarıdan sanayici, akademisyen, öğrenci gelmediği için neredeyse rezil olmamak için kendi elemanlarımızı çıkartıp konuşma yapardık. Ama bugün Türkiye, Atatürk'ün koymuş olduğu yolda 2023'e hazır bir şekilde çıkacaktır" dedi.

"Artık hamallık yapmayacağız"

Bakan Çağlayan, Türkiye'nin son 10 yıldaki gelişimini ve gelecek 10 yıldaki hedeflerini anlatarak, 2023'ün sadece ekonomik büyüklükleri ifade eden bir yıl olmadığını, 2023 yılının asıl öneminin Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümü olduğunu söyledi. 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün "Küçük hanımlar, küçük beyler, sizler geleceğimizin gülüsünüz. Sizler ülkemizin parlayan yıldızlarısınız" sözünü anımsatan Çağlayan, gençlerin Ulu Önder Atatürk'ün izinde daha büyük düşünerek, hayal kurarak, cesaretle şu anki seviyeyi daha yüksek seviyeye getireceğini kaydetti. 

Çağlayan, Türkiye'nin mevcut sistemlerle gelebileceği noktanın buraya kadar olduğunu ifade ederek, "Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmanın yolu her alanda önemli inovasyonlardan geçmektedir" dedi. 

Kilogram başına ortalama ihracat birim fiyatının teknoloji, Ar-Ge ve tasarımla artırılması gerektiğini aktaran Çağlayan, "Artık hamallık yapmayacağız. Biz de yükte hafif pahada ağır ürünler üretip satacağız. İşte inovasyon budur" diye konuştu.

Türkiye'nin yükte hafif pahada ağır ürünler satması gerektiğine vurgu yapan Çağlayan, şunları kaydetti:

"Yüksek katma değerli ve yüksek teknolojik bir ürün yapısını oluşturmak için teşvik sistemini geliştirdik. Dileğimiz bu teşvik sistemiyle sanayide istediğimiz değişim ve dönüşümü yapabilmektir. Artık yeni dönemin şartlarını yerine  getirmek zorundayız.  İnovasyon bugün yeni şeyler söylemenin zamanı geldiğini gösteriyor.  TİM Başkanı Büyükekşi'nin de dediği gibi Ekonomi Bakanlığı olarak bu etkinliğe katılan 20 ziyaretçimizi CERN'e götüreceğiz. CERN'e gitmenin yolu da gördüğünüz gibi inovasyondan geçiyor.  Bugün tasarım ve markalaşamaya ağırlık verelim. Bunları yaptığımız takdirde Türkiye 2023 hedeflerini 2023'ten daha önce yakalamış olur."

"Türk tipi inovasyon mantığını değiştirmeliyiz"

Çağlayan,  Türk tipi inovasyonun emniyet kemerinin sinyalini susturmak mantığıyla hareket ettiğini  belirterek, bu mantığın değişmesi gerektiğini, Türkiye'nin inovasyonu tüm dünyanın anladığı şekliyle hayata geçirmesinin zamanı geldiğini söyledi.

Bunun yolunun araştırmadan geçtiğini anlatan Çağlayan, dünya devi şirketlerin marka değerlerinin çok yüksek olduğunu ancak Türkiye halkı isterse, çalışırsa ve koordineli olursa böyle güçlü markalar çıkarabileceğini kaydetti.

Çağlayan, kontrolsüz gücün güç olmadığını ve Türkiye'nin gücünü kontrol etmesi gereken bir dönemden geçtiğini ifade ederek, "Türkiye'nin bu yöndeki çalışmalarını  Ar-Ge ve inovasyon odaklı yürütmeliyiz. Ar-Ge konusunda geldiğimiz seviyeyi önemsiyorum.  Ancak bu bize yetmez. 2023 hedeflerine ulaşmak için Ar-Ge harcamalarını artırmalıyız. Ancak bunları yaparsak hedeflerimize ulaşabiliriz" diye konuştu.

Çağlayan, İran'a ambargonun kalkması ile bunun Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkileri nasıl etkileyeceğine yönelik bir soru üzerine, burada Türkiye'ye yapılan bir haksızlık olduğunu söyledi. ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) uranyum meselesinden dolayı İran'a yaptırım uyguladığını anımsatan Çağlayan, Türkiye'deki bankacılık sistemine baskı kurarak İran'a yapılacak ticarete aracılık etmelerinin engellediğini hatırlattı.

Çağlayan, başta doğalgaz olmak üzere Türkiye'nin İran'dan birçok ürünü ithal ettiğini dile getirdi. 2012 yılı öncesinde İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin Türkiye aleyhine 7-8 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı oluşturduğunu vurgulayan Çağlayan, şunları kaydetti:

"İran'a 1 milyar dolarlık bir ihracat kaybımız yaşanmıştı. Bu getirilen ambargonun Türkiye'ye vermiş olduğu zararın çok net bir göstergesi ve İran'la aramızdaki dış ticaret açığı çok daha fazla büyümüştür. Şimdi bu anlaşmanın bitmiş olması, ümit ediyorum bu geçici anlaşmanın kalıcı bir anlaşmaya dönüşecek olması, Türkiye ile İran arasında var olması gereken ticareti yeniden artıracak ve yeniden geliştirecektir. Bugün altın ihracatımız sadece İran'a yapılmamaktadır. İsviçre'ye de İngiltere'ye de dünyanın birçok ülkesine bu ihracatlar yapılıyor.

İran daha önceki yıllarda 70-80 milyar dolarlık ithalat yapardı, geçen yıl bu rakam 60 milyar dolar seviyesinde idi. Türkiye'nin geçen yıl İran'a yapmış olduğu ihracat 9 milyar dolar seviyesinde idi. Şimdi size soruyorum; geri kalan 50 milyar dolarlık ithalatı İran kimlerden yaptı? Bu şirketlerin birçoğunun Amerikalı olduğunu ve AB'ye üye olan ülkelerin ihracatçıları olduğunu ifade etmek isterim."

"(Kredi kartı taksitlerinin sınırlandırılması taslağı) Bunu tespit ederken Türkiye'nin şartlarını, büyümeyi göz ardı edemeyiz"

Zafer Çağlayan, kredi kartı taksit sayısına sınırlama getirilmesine yönelik bir soru üzerine de, "Ekonominin genel gidişatını, konulan kural ve kararları çok iyi tespit etmek lazım. Bunu tespit ederken Türkiye'nin şartlarını, ticaretimizi, ekonomimizi ve büyümemizi asla göz ardı edemeyiz. Elbette ki cari açığa sebebiyet veren tutumlar konusunda bir şeyler yapılmalı, yapılabilir. Herkes enine boyuna bunları değerlendirmek zorunda. Tüketim olmazsa, üretim olmaz, bunu 27 yıl sanayicilik yapmış biri olarak söylüyorum" ifadelerini kullandı.

Bakan Çağlayan, İran'a yaptırımların esnetilmesinden sonra ödemelerin Halkbank üzerinden devam edip etmeyeceği sorusu üzerine ise şunları söyledi:

"Halkbank bu işe aracılık etmeye devam ediyor. Sadece İran değil. Maalesef diğer özel bankaların hiçbiri Amerika tarafından getirilen baskıdan dolayı yapamıyorlardı. Ama şimdi bunun önündeki teknik engel kalktı. Halkbank da, diğer bankalar da şu anda yapılan bu anlaşma ile beraber getirilen esneme çerçevesindeki ürünlere rahatlıkla aracılık yapabilecektir."

Büyükekşi: Değişimin gücünü inovasyondan alıyoruz

Büyükekşi: Değişimin gücünü inovasyondan alıyoruz

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM)  Başkanı Mehmet Büyükekşi, dünyanın hızlı bir değişim yaşarken Türkiye'nin yerinde saymadığını, her geçen gün geliştiğini ve değişime daha fazla uyum sağladığını belirterek, "Bu değişim gücünü ise inovasyondan alıyoruz" dedi.

TİM'in düzenlediği "Türkiye İnovasyon Haftası"nda konuşan Büyükekşi, 1993'te dünya ekonomisinin büyüklüğünün 25 trilyon dolar, dış ticaret hacminin ise 4 trilyon dolar olduğunu belirterek, 2012 yılı itibariyle dünya toplam milli gelirinin 72 trilyon dolara, dış ticaret hacminin de 18 trilyon dolara yükseldiğine dikkat çekti.

Dünya hızlı bir değişim yaşarken,Türkiye'nin yerinde saymadığını, her geçen gün geliştiğini ve  değişime daha fazla uyum sağladığını kaydeden Büyükekşi, şöyle konuştu:

"Bundan 20 yıl önce Türkiye'nin milli geliri 242 milyar dolar, dış ticaret hacmi 45 milyar dolardı. 2012 itibariyle milli gelirimiz 800 milyar dolara, dış ticaret hacmimiz 400 milyar dolara yaklaştı. Milli gelirden Ar-Ge'ye ayrılan pay binde 5 bile değilken, yüzde 1'lere yaklaştı. Şimdi aklınıza şöyle bir soru gelmiştir. Neden 20 yıl önce? Çünkü TİM 20 yıl önce kuruldu. Kurulduğumuz 1993 yılından bu yana, biz de bu değişim rüzgarında, uluslararası rekabette ülkemize önemli katkılar sağladık. 20 yıl önce ihracatçı firma sayısı 20 bin ve ihracat 15 milyar dolarken, bugün ihracatçı firma sayısı 57 bin, ihracat 153 milyar dolara yükseldi. TİM olarak 20 yılda değişime öncülük ettik. Bu değişim gücünü  inovasyondan alıyoruz. İnovasyonla koşuyoruz, koşmanın yetmediği yerde inovasyonla uçuyoruz.

İnovasyon Haftası etkinliklerinin süreceği 3 gün boyunca 500'den fazla lider tasarım ve Ar-Ge projesi, 50'den fazla Ar-Ge merkezinin sergileneceğini belirten Büyükekşi, Ar-Ge ve inovasyona verdikleri bu önemle şirketlere inovasyon kültürünü aşıladıklarını kaydetti.

Üniversite ve sanayiyi aynı çatı altında buluşturduklarını, yenilikçi projeleri sanayiye kazandırdıklarını, etkinliklerde, nano-teknolojiden, marka yönetimine, dijital pazarlamadan, yenilenebilir enerjiye, her alanda inovasyon gücünün dünya çapındaki konuşmacıların ele alacağını dile getiren Büyükekşi, "Teknolojinin, Ar-Ge'nin ve tasarımın farklı alanlarından çok üst düzey bir konuşmacı grubunu programa davet ettik, tüm katılımcıların ilgisini çekeceğini umuyoruz" dedi.

Şehir, bölge planlamada da inovasyonun gündemde olduğunu, Marmaray'ın bile sistemiyle çok ileri bir teknolojiyi barındıran inovasyona sahip olduğunu ifade eden Büyükekşi, İnova-TİM Projesi'ni başlattıklarını belirterek, "Proje için bütün öncü üniversitelerde stand kurarak başvuruları almaya başladık. Seçilen başarılı öğrenciler,bizimle çalışmaya hak kazanacak ve üniversitelerdeki temsilcilerimiz olacak. Daha sonra bu yapılaşmayı üniversiteleri inovasyon kulüpleri ile birleştireceğiz" dedi.

Yıldız Teknik Üniversitesi ve Warwick University işbirliğinde "Uluslararası İnovasyon ve Teknoloji" atölyesinin açılışını yaptıklarını da bildiren Büyükekşi, sözlerini şöyle tamamladı:

"İki üniversite arasındaki ortak eğitim ve serfikasyon programında 30 öğrenciye burs veriyoruz. Ekonomi Bakanlığımız, Milli Eğitim Bakanlığımız ve Hayal Ortakları Derneği ile İnovasyon Atölyesi protokolünü imzaladık. İmkanları kısıtlı 50 ilköğretim okulunda İnovasyon Atölyeleri kurduk. Her yıl 1.200, 10 yılda 12 bin inovatif lider yetiştirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca bu yıl inovasyon endeksi projesinin startını verdik. 3 yıla yayılacak projeyle inovasyona değer veren şirketlerimizi yarıştıracağız. 2014 Türkiye İnovasyon Haftası'nda ilk İnovasyon Endeksi sonuçlarına göre tüm sektörlere uygulanabilecek bir Türkiye İnovasyon Ligi ve Endeksi geliştireceğiz"

İnovasyonun gücüyle 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracata ulaşmak istediklerini ve bunun için Türkiye'deki iş adamlarına, gençlere güvendiklerini kaydeden Büyükekşi  "Buradan aldığımız güçle çok daha büyük işler başaracağımıza inanıyoruz" dedi.

"Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran şirketiz"

"Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran şirketiz"

Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Bakanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, "Bu yıl yıllık beyaz eşya üretim adedimiz 16 milyonu aşacak. Tüm bu faaliyetlerimizin sonunda şirketimizin cirosu son 5 yılda 2 kat arttı. Bu yılı 11 milyar liranın üzerinde bir ciroyla kapatmayı hedefliyoruz" dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası'nın açılışında yaptığı konuşmada, İnovasyon Haftası etkinliklerinin Türkiye açısından son derece faydalı olacağına ve inovasyon bilincinin yaygınlaşmasına önemli katkılar sağlayacağına inandığını dile getiren Çakıroğlu, rekabet gücünü arttırarak 2023 hedeflerine ulaşmak ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilmek için inovasyon süreçlerinin odak noktasına yerleştirilmesi gereken çok önemli bir konu olduğunu söyledi.

Arçelik olarak bugün Türkiye, Romanya, Çin ve Güney Afrika olmak üzere dünya çapında 14 üretim tesisiyle, 25 bin çalışanla faaliyet gösterdiklerini ifade eden Çakıroğlu, 100 den fazla ülkede distribütörleri aracılığıyla ürün ve hizmet sunduklarını anlattı.

Çakıroğlu, dünya genelindeki ofislerinde 28 farklı dil konuşulduğunu, hazine yönetimlerinin 22 farklı para birimiyle işlem yaptığını belirterek, global Arçelik vizyonlarını dünyaya saygın bir şekilde ifade ettiklerine dikkati çekti.

Küresel organizasyonlarını geliştirmeye ve güçlendirmeye devam etiklerinin altını çizen Çakıroğlu, çevresel ve sosyal sorumluluklarının da farkında olarak hareket etiklerini, kaynakların verimliliklerine son derece önem verdiklerini anlattı.

"Vizyonlarımızın kalbinde inovasyon var"

Arçelik Genel Müdürü Çakıroğlu, vizyonlarını destekleyen stratejilerinin kalbinde inovasyonun yer aldığını ifade ederek, "Türkiye'nin en fazla Ar-Ge merkezine sahip ve sektöründe Ar-Ge'ye en fazla kaynak ayıran şirketiz. Toplam binin üzerinde Ar-Ge çalışanına sahibiz. Bu sayede kendi özgün teknolojimizi geliştiriyoruz. 22 yıllık köklü Ar-Ge deneyimimizin getirdiği teknolojik yenilik sürdürlebilir rekabet gücümüzü arttırıyor. Bu sayede sektörümüzde bizi ayrıştıracak, teknolojisi, tasarımı ve kalitesiyle rekabetçi, çevre dostu ve yenilikçi ürünleri tasarlayarak dünya pazarlarına sunuyoruz. Fikri haklarımızı korumaya önem veriyoruz. Türkiye'den Dünya Fikri Haklar Örgütü'ne yapılan patent başvurularının 3'te 1'inden fazlasını biz sağlıyoruz" diye konuştu.

Çakıroğlu, inovasyon süreçlerinde pazar analizlerinin çok önemli yer tuttuğunu anlatarak, farklı coğrafyalarda tüketicilerin alışkanlıklarını ve yaşam tarzlarını yerinde incelediklerini, beklentileri ve ihtiyaçları karşılayacak hatta daha ötesine geçmek üzere yenilikçi fikirleri değerlendirdiklerini anlattı.

İnovasyonu sadece ürünle sınırlandırmadıklarını, ürünle birlikte inovatif yaklaşımları hayata geçirdiklerini dile getiren Çakıroğlu, şunları kaydetti:

"Her aşamada geliştirilen inovatif çözümler sektörde fark yaratmamızı sağlıyor. Bu yıl mayıs ayında sadece Eskişehir işletmemiz, 374 bin adet buzdolabı üretti. Tatil günlerini düşersek günlük 15 bin adet üretime tekabül ediyor. Ekim ayında sadece İngiltere'ye 220 bin adet beyaz eşya sevkiyatı yapıldı. Yıllık beyaz eşya üretim adedimiz bu yıl 16 milyonu aşacak. Tüm bu faaliyetlerimizin sonunda şirketimizin cirosu son 5 yılda 2 kat arttı. Bu yılı 11 milyar liranın üzerinde bir ciroyla kapatmayı hedefliyoruz. Geldiğimiz noktada gelirlerimizin yüzde 60'ını yurt dışı faaliyetlerimizden elde ediyoruz. Türkiye'nin en fazla ihracat yapan 6. şirketiyiz. En fazla engelli istihdam eden şirket de biziz. Bütün bu sonuçların arkasında Ar-Ge ve inovasyon gücümüz yer alıyor. İnovasyon gücümüzü en üst seviyede önem verdiğimiz kalite ve tasarımla destekliyoruz."

Romanya'da ve Güney Afrika'daki markalarıyla da açık ara lider olduklarının altını çizen Çakıroğlu, Beko'nun son 5 yıldır Avrupa pazarında pazar payını en çok arttıran marka olduğunu ve Batı Avrupa'da en çok satılan buzdolabı markası olduğunu söyledi.

Çakıroğlu, katma değeri daha yüksek ürün ve hizmetlerin ihracında anahtarın inovasyon olduğunu vurgulayarak, "İnovasyon alanında hedeflediğimiz başarıyı elde edebilmek için ekonomi, teknoloji ve pazar çevresindeki değişimleri iyi analiz ederek bunları birer fırsata çevirmemiz gerekiyor. Bunun için Türkiye'deki ve yurt dışındaki kuruluşlar tarafından geliştirilen bilgi ve teknolojilerden yaralanabileceğimiz işbirliği ağlarını genişletmeli ve etkin olarak kullanmalıyız. İnovatif fikirlerin ortaya çıkabileceği ve bu fikirlerin kolayca tartışılabildiği platformların ve esnek süreçlerinin oluşturulmasını teşvik etmeliyiz. İnovasyon alanında yapılacak çalışmaların desteklenmesi hepimiz için önemli bir sorumluluktur" değerlendirmesini yaptı.

"İnsansız araçla ilk defa geleceğe doğru bir adım attık"

"İnsansız araçla ilk defa geleceğe doğru bir adım attık"

"Google insansız araç inovasyonu insanı nereye götürüyor" konulu konferans veren Google X'in kurucusu ve Udacity Üst Yöneticisi (CEO) Prof. Dr. Sebastian Thrun ise inovatif olmanın 4 unsurdan oluştuğunu, bunların ise, "iyi bir vizyona sahip olmak", "dünyayı değiştirmeyi istemek", "deney yapma konusunda tutkulu olmak" ve "mümkün olmayan bir şey yoktur diyebilmek" olduğunu belirterek, dünyada "hayır" diyen çok insanın bulunduğuna ancak kişinin bunlara kulak asarsa başarılı olamayacağına işaret etti.

Çocukken en sevdiği arkadaşını bir trafik kazasında kaybettikten sonra, kendi kendine gidebilen bir otomobil yapmayı çok istediğini dile getiren Thrun, yıllar sonra konuyla ilgili ABD'de kendi kendini sürebilen bir otomobilin üretilip üretilemeyeceğini görebilmek için bir yarışma başlatıldığını anlattı.

O noktada pek çok insanın bunun mümkün olamayacağını söylediğini aktaran Thrun, yarışmada hiçbir aracın başarılı olamadığını hatta bir süre sonra araçların patladığını söyledi.

Thrun, bu süre zarfında çamura battıklarını, ağaçlara çarptıklarını, arabaları itmek durumunda kaldıklarını hatta New York Times'ta başarısızlıklarıyla ilgili makale dahi yayınlandığına dikkati çekerek, "Yeni bir şey icat etmek doğum yapmak gibi acılı bir süreç. Başka bir yarışmada ise ilk defa robot bir araç birinci geldi. Sanırım ilk defa geleceğe doğru önemli bir adım atmış olduk. Ulaşım alanında da çok önemli bir gelişme oldu. Peki bunu nasıl yaptık? 6 kişiyle bunu yaptık. Bir takım şeyler inşa ettik, denedik, başarısız olduk, tekrar denedik, test ettik ve sonuçta bir noktada başarılı olduk. Benim için test etme, deneme, başarısızlığa uğrama döngüsü olmazsa olmaz. Bu döngüden geçmeden başarıya ulaşamıyorsunuz" diye konuştu.

Birkaç yıl sonra Google'a katıldıklarını ve bu projeyi geliştirdiklerini belirten Thrun, Google'ın kendi kendini sürebilen araç projesinin bu şekilde doğduğunu ifade etti.

Thrun, daha sonra kendilerine bir rota belirlediklerini ve aracın, şehir içinden, trafik ışıklarından, yayaların bulunduğu yerlerden geçtiğini, dağlara tırmanabildiğini anlattı.

Aracın normal bir şekilde seyredebildiğini ve şuana kadar 700 bin mil hiçbir kaza olmadan devam ettiğini belirterek, "Başına gelen şeylerin hiçbiri teknolojiyle ilgili değildi. Araba o kadar iyi gidiyor ki ben ailemle tatile giderken eşim sen kullanma google kullansın diyor" ifadesini kullandı.

Google gözlüğüyle anlık fotoğraf çekip internette yayınladı

Google gözlüğünün ise insanı özgürleştirecek bir şeye ihtiyaç duyulması fikrinden ortaya çıktığını dile getiren Thrun, "Telefon cebinizdeyken, ellerinizi kullanmadan özgürce hareket edebiliyorsunuz. Gözlük hem hafif hem de kullanımı kolay. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) birçok öğrenci cihaz geliştirdi. Ancak bu cihazlar hem ağırdı hem de insan kullanmaya kalktığında komik görünüyordu. Kendimize sorduğumuz soru, bütün gün takabildiğimiz bir cihaz olabilir mi? Neredeyse bütün uzmanlar bunun imkansız olduğunu söyledi. Ama şu anda Google Glass'ı kullanan binlerce insan var" diye konuştu.

Konuşması esnasında gözlüğüyle katılımcıların anlık fotoğraf ve videosunu çekerek internette yayınlayan Thrun, gözlüğün insanı özgürleştirdiğini ve internete veri yükleme işleminin telefonunkinden fazla zaman almadığını söyledi.

Eğitim alanında da çok tutkulu olduğunu dile getiren Thrun, UDACITY  ile öğrencilerin harç parası vermeden veya üniversitelere yüksek meblağlar ödemeden, internetten online olarak dersleri izleyebildiğini anlattı.

Thrun, derse 160 bin öğrencinin kayıt olduğunu ve bunların 23 binin dersi geçtiğini belirterek, dersin Türkçe dahil olmak üzere gönüllüler tarafından 44 dile çevrildiğini, 195 ülkeye ulaştığını söyledi.

Dersin bitiminde bir deney yaptıklarını dile getiren Thrun, "En başarılı Standford öğrencileriyle dünyadaki bütün öğrencileri kıyaslayalım. 412 öğrenci online öğrenciydi. Standford'dakiler değildi. 413. öğrenci Standford'un derslerine giren öğrenciydi. Bütün bu deneyim, öğrenciler için 60 sente mal oldu. Yüksek öğrenimin maliyetiyle bu online öğretimin maliyeti kıyaslandığında aradaki fark çok büyük" ifadelerini kullandı.

Son zamanlarda artık öğrencilerinin de kendi derslerine girmediğini dile getiren Thrun, bir öğrencisine bunun sebebini sorduğunda, öğrencinin, "Sizin dersinizi internetten daha kolay izleyebiliyoruz. Üstelik durdurup geri alabiliyoruz, tekrar izleyebiliyoruz" dediğini aktardı.

"Lastik sektöründe dahi inovasyon imkanı var"

"Lastik sektöründe dahi inovasyon imkanı var"

Brisa Bridgestone Genel Müdürü Hakan  Bayman, inovasyonun sonuç değil bir süreç olduğunu belirterek, "Lastik sektörü gibi teknolojik olarak inovasyonun çok hızlı olamadığı bir sektörde bile inovasyon yapma imkanı vardır" dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafndan düzenlenen "İnovasyon Haftası"nda konuşan Bayman, Brisa için inovasyonun ne kadar önemli olduğuna işaret ederek, uzun zamandan bu yana sektörde lider olduklarını, Brisa'yı sonraki nesillere yine aynı şekilde lider konumda devretmek için inovasyon şirketine dönüşüm gerçekleştirdiklerini belirtti.

Bayman, müşteriye ulaşmak için tasarım ve gelişimi zenginleştirmeye odaklandıklarını belirtti.

TEB girişimcilere eğitim veriyor

Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Ümit Leblebici de banka olarak girişimcilere verdikleri desteklerden bahsettiği konuşmasında Türkiye'deki girişimcilerin ortaya attıkları fikirleri ilk sene hayata geçiremediğini, bunun çeşitli sebepleri olduğunu anlattı.

Bu konuda girişimcilere nasıl yardımcı olabileceklerine yönelik düşündüklerini dile getiren Leblebici, bir girişim evi açtıklarını, 10 ayda 3 bin girişimciye 800 saat eğitim verdiklerini, 200 girişimciye de TEB çatısı altında 400 saatlik danışmanlık hizmeti verdiklerini dile getirdi.

273 projeyi dinlediklerini ve bunlardan 31 tanesini kuluçka merkezinde değerlendirerek hayata geçirmelerine yardımcı olduklarını vurgulayan Leblebici, "Onları STK'larla, firmalarla ve sektörün önde gelenleriyle buluşturduk" dedi.

Leblebici, TEB'in desteklediği bir girişimcinin 1 milyon liralık yatırım bulduğunu anlattı.

TEB KOBİ Bankacılığı'nın 17 bin kişiye ulaştığı bilgisini veren Leblebici, her fikri dinlediklerini ama katma değeri yüksek projelere önem verdiklerini ifade etti.

Leblebici, banka bünyesinde çalışan güvenlik görevlisinden en tepedeki çalışana kadar herkesi yeni bir fikir geliştirip getirmesi konusunda teşvik ettiklerini de sözlerine ekledi. 

Topbaş: "Haliç Tersanesi inovasyon müzesi olacak"

Topbaş: "Haliç Tersanesi inovasyon müzesi olacak"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, "Haliç Tersanesi'nin bir taraftan tersane müzesi olurken, diğer taraftan da bilim, teknoloji, inovasyon müzesi olması noktasında çalışmalarımız var" dedi.

Topbaş, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) düzenlediği Türkiye İnovasyon Haftası'nda yaptığı konuşmada, inovasyonun, gelişmenin yeni anahtarı olduğunu belirterek, kaynakların tükenebileceğini, ancak insanın çaresiz olamayacağını söyledi.

Zekanın hedefe aşık olduğunu dile getiren Topbaş, "Zeka, daima hedefler arar. Hedefsiz zeka boşlukta gezer. Zeka, hedef kazandığında güce erişir. Hedefe varınca zeka daha da güçlenir. Sıfırdan imkan kazanmak esastır. Fikir esasında her şeydir. Göreve başladığımızda İstanbul'a 'hayallerinizi getiriniz' diye seslendik. Hayallerin önündeki engelleri kaldırdığınızda, hayaller gerçek olur" diye konuştu.

Topbaş, şehirlerin inovasyon merkezleri olduğunu ifade ederek, şehirler bu kadar yoğunlaşmasaydı, insanlar buralarda buluşmasaydı, bu kadar teknolojik gelişmelerin olmayacağını söyledi.

Şehir yaşamındaki sorunları çözmek adına bilimadamları başta olmak üzere yönetimlerin bu sorunların üstesinden gelmek için yeni çözüm arayışına girdiklerini dile getiren Topbaş, "Teknolojik gelişmeler şehirlerde başladı. Şehirler hem sorunların sebebi hem de çözümlerin merkezi oldu. Bir problem ortaya çıkıyorsa çözümü de o problemin içerisindedir" dedi.

Topbaş, teknolojiyi en iyi kullanan belediyelerin başında geldiklerine dikkati çekerek, özellikle 2004 yılından itibaren yazılımları kendi elemanları ağırlıklı olmak üzere dışarıdan destek alarak da gerçekleştirdiklerini söyledi.

"Öyle bir dünyada öyle teknolojik gelişmelerle yaşıyoruz ki bütün İstanbul'u hatta dünyayı bu tablete sığdırabilir, bilgileri avuç içinde toplayabilirsiniz" diyen Topbaş, İstanbul Belediyesi olarak devamlı problemleri çözme ve yeni çözüm yolları arayışı içerisinde olduklarını ifade etti.

Topbaş, üstlenmiş olduğu Dünya Belediyeler Birliği Başkanlığı ile ilgili her biri önemli kentlerin başkanları olan dünya belediye başkanlarıyla yaptıkları toplantılar için kıtalararası uçuş yapmanın ve kentlerini geride bırakmanın güç olduğunu anlatarak, bunun yerine sanal ortamda konferans şeklinde toplantı yapabilmek için çalışmalara başladıklarını söyledi.

Yaptıkları bütün çalışmaların patentlerini aldıklarını belirten Topbaş, bu yapılan çalışmanın da dünya piyasalarında da bir değeri olacağını düşündüğünü ifade etti.

Kadir Topbaş, trafik ışıkları, İspark, akıllı otobüs durakları ve akıllı otobüsler gibi çok çalışmaları olduğunu belirterek, teknolojinin verdiği imkanları çok iyi kullanan bir belediye olduklarının altını çizdi.

Cep telefonundan en yakın toplu taşıma istasyonunu ve gidilecek istikametteki aracın, kaç dakika sonra orada olacağını öğrenme imkanını veren, insanların ona göre durakta beklemeden, zamanını iyi kullanabilmesi için çalışmalar yapıldığını anlatan Topbaş, şöyle devam etti:

"Bunlar, dünyada henüz daha gerçekleşmeyen gelişmelerden bazıları. Bu uygulamayı ilk yaptığımız 2008 yılında ABD Belediyeler Birliği Genel Sekreterine gösterdiğimde hayret etti ve 'Bizim belediyelerimizin bunu mutlaka görmesi lazım' demişti. Bu uygulamayı yaptık ve bugün yoğun bir şekilde kullanılıyor. Şu anda 3 boyuta getirilmesi çalışmaları var.

Kentlerdeki yönetim, kent yoğunluğuna paralel olarak teknolojik gelişmeleri yeni birtakım bulgularla buluşturmak suretiyle ortaya koyduğu takdirde başarıya ulaşabilir. Kent içinde yaşayan insanlar huzurlu, mutlu bir yaşamı sürebilir. Bu bakımda her alanda biz, normal sıradan bir belediyecilik değil, çok daha gelişmiş, çok daha doğru bütün ihtiyaçları dikkate alan bir özel sektör mantığıyla teknolojik gelişmelere açık bir çalışmayı yönettiğimizi düşünüyorum."

"İSMEK'te üretmenin zevki aşılanıyor"

Topbaş, Haliç Tersanesi'nin bir taraftan tersane müzesi olurken, diğer taraftan da bilim, teknoloji, inovasyon müzesi olması noktasında çalışmalarının olduğunu belirterek, genç mucitlerin orada aktif olarak çalışmasını sağlayacaklarını kaydetti. 

Genç mucitlerin hayallerini gerçekleştirme ortamı, imkanı tanındığında farklılıkların ortaya çıkacağını ifade eden Topbaş, "Yakın zamanda devreye sokmayı düşündüğümüz Taksi Call Center ile İstanbul'daki taksi hizmeti çok farklı bir boyuta gelecek. İnanıyorum ki başka ülke ve kentlerde de tercih edilecek. İSMEK'te üretmenin zevki aşılanıyor. Her ev bir sanat merkezi, atölye olsun istiyoruz" diye konuştu.

Kadir Topbaş, yeni bir dünya oluştuğunu ve Türkiye'nin de aktif bir rol oynadığını aktararak, şunları kaydetti:

"Eskiden belediyelere istihdam alanı olarak bakılırdı, sonra hizmet ön plana çıktı. Vizyoner belediyecilik konuşuluyor ama artık farklı bir çalışmaya ihtiyaç var. İnternet ve sosyal medya katılımcılığı yeni bir boyut kazandırdı. Yöneten ile yönetilen arasındaki duvar yıkıldı. Demokrasinin geldiği bu nokta yeni bir yönetim anlayışını da zorlamaktadır. Halkın talebini gören ve bu ihtiyacı gideren belediyeler oluşmaktadır."