Şirketlerin dış borcu yüksek risk taşımıyor
MB'nin yayınladığı araştırmaya göre firmaların dış borçlarının yarattığı risk, “ima ettiğinden” daha az
MEHMET KAYA
ANKARA - Reel sektörün döviz borcunun taşıdığı kur riskine, Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir araştırmada farklı bir yorum getirildi. Firmaların yabancı para borçluluğu ve kur riskine ilişkin araştırmada, döviz borçlusu şirketlerin kur riskinden korunmak amacıyla çeşitli araçlar kullandığı ve dolarizasyon oranlarını düşürerek daha uzun vadeli borçlandıkları değerlendirmesine yer verildi. Araştırma notunda, gelirleri mali tablolarda ihracat olarak sınıfl andırılamayan ve fiyatlaması döviz cinsinden yapılan birçok sektördeki yurtiçi faaliyetin yaygınlığının, kur riskinin görünenden daha sınırlı olabileceğini ima ettiği savunuldu ve “Ayrıca bu tür dengesizliği bulunan şirketlerin daha yüksek kambiyo kârı elde ederek risklerini azaltabildiği” savunuldu.
Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmada, Türkiye’de şirketlerin döviz borçlarının görünenden daha düşük düzeyde risk oluşturduğu ileri sürüldü. Çalışmada, döviz geliri sınırlı ancak yabancı para cinsinden borçlu şirketlerin kur riskinden kaçınmak için çeşitli araçlar kullandığı, küçük şirketlerin giderek daha az ve daha uzun vadeli döviz borcu bulunmaya başladığı belirtildi. Ayrıca bu tür dengesizliği bulunan şirketlerin daha yüksek kambiyo kârı elde ederek risklerini azaltabildiği ifade edildi. Çalışmada, Türkiye’de çok sayıda şirketin bilançolarında ihracat olarak sınıfl anmasa da döviz ve dövize endeksli gelirler elde ettiği kaydedildi.
Timur Hülagü ve Cihan Yalçın tarafından 2002 ve 2013 yılı verileri karşılaştırılarak yapılan çalışmada ihracat yapıp yapmama durumuna göre döviz borçlusu şirketlere yönelik bilgi verildi. Hiç ihracat yapmayan firmaların oranının 2002’ye göre 2.3 puan arttığı, yüzde 29.8’inin de yabancı para cinsinden borcu bulunduğu belirlendi.
Yine karşılaştırmaya göre, ihracat geliri elde eden (yüksek geliri olanlar dahil) şirketlerin yabancı para cinsinden borçlarının düştüğü tespit edildi. İhracat geliri en yüksek seviyedeki şirketlerde döviz cinsinden borçlu olanların oranı yüzde 85.3’ten, 76.3’e geriledi. Çalışmada, en riskli grubu oluşturan döviz borçlu küçük ölçekli şirketlerin toplam içinde ağırlığının düşük olduğu, ayrıca 2009’daki ekonomik kriz sonrasında hızı artmakla birlikte 2006-2013 döneminde yabancı para cinsinden borçlulukta azalma eğilimi olduğu belirlendi. Bu kapsamda, TL’nin de güçlenmesiyle 2006- 2013 arasında dövizle satışların (satış ağırlıklı dolarizasyon) yüzde 55.1’den 44.3’e gerilediği yine aynı dönemde bütün firmalarda yabancı para cinsi borçların, şiretlerin toplam ihracatlarına oranında da belirgin artış olduğu belirlendi.
Yüzde 63’ün hiç döviz borcu yok
2013 sonu itibariyle döviz geliri olmamasına rağmen döviz cinsi borca sahip şirketlerin toplam firmalara oranı yüzde 12 olarak belirlendi. Buna karşılık yabancı para cinsinden hiç borcu olmayan şirketlerin oranının da yüzde 63’e yükseldiği kaydedildi. Döviz geliri olmayıp yabancı para cinsinden borçlu şirketlerin 2013 sonu itibariyle toplam 31 milyar dolar yükümlülükleri olduğu, bu miktarın 16 milyar dolarının ise KOBİ’lere ait olduğu vurgulandı.
En yüksek riske sahip kategori olan KOBİ’lerde, döviz geliri olmayan firmaların yüzde 86’sının uzun vadeli borçlandığı tespit edildi. Bu durumun yüksek riskli olarak görüntü veren firmaları kısa vadeli dalgalanmalara karşı görünenden daha dayanıklı hale getirdiği ifade edildi. Buna karşılık döviz geliri bulunan firmalarda vade kısaltma eğilimi gözlendiği, bunun da yine göreli olarak görünenden daha yüksek bir riski ima ettiği vurgulandı.
Riskli şirketlerin kambiyo kârı fazla
2006-2012 verileriyle yapılan analizde ise kambiyo kârı, yüksek riskli firmalarda yüzde 1.82, orta risklilerde yüzde 0.97 ve düşük riskli firmalarda yüzde 0.39 olarak hesaplandı.
Çalışmada, en yüksek riskli görülen gruptaki şirketlerin daha yüksek kambiyo kârı oranlarıyla çalıştığı, nakit tutma eğilimlerinin yüksek olduğu belirlendi. Sektörel analizde de riskli görülen firmaların büyük kısmının mal ve hizmetlerini yabancı paraya endeksleyerek sattığı vurgulandı.
Çalışmada, “Mevcut veri seti çerçevesinde elde edilen bulgular, Türkiye’de reel sektörde faaliyet gösteren firmaların sahip olduğu kur riskinin makro verilerin (makro pozisyon) ima ettiğinden daha sınırlı olabileceğine işaret etmektedir” denildi.
Özel sektörün yurtdışı kısa vadeli borçları azaldı, kamunun ise arttı
Merkez Bankası’nın temmuz ayı itibariyle gerçekleşmeleri yayınladığı kısa vadeli dış borç verilerinde, kamunun kısa vadeli dış borçlarının arttığı gözlenirken, özel sektörün azaldı. Özel sektörün (finans ve finans dışı kuruluşlar) kısa vadeli dış borcu, temmuz itibariyle, haziran sonuna göre 1 milyar 351 milyon dolar azaldı. Buna karşılık, kamunun kısa vadeli borcu 18 milyar 159 milyon dolardan 19 milyar 87 milyon dolara çıktı. Artışın tamamı kamu bankalarından kaynaklandı. Merkez Bankası verilerine göre, kamu bankaları dışındaki kuruluşların kısa vadeli dış borcu bulunmuyor.
MB'nin yayınladığı araştırmaya göre firmaların dış borçlarının yarattığı risk, “ima ettiğinden” daha az
MEHMET KAYA
ANKARA - Reel sektörün döviz borcunun taşıdığı kur riskine, Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir araştırmada farklı bir yorum getirildi. Firmaların yabancı para borçluluğu ve kur riskine ilişkin araştırmada, döviz borçlusu şirketlerin kur riskinden korunmak amacıyla çeşitli araçlar kullandığı ve dolarizasyon oranlarını düşürerek daha uzun vadeli borçlandıkları değerlendirmesine yer verildi. Araştırma notunda, gelirleri mali tablolarda ihracat olarak sınıfl andırılamayan ve fiyatlaması döviz cinsinden yapılan birçok sektördeki yurtiçi faaliyetin yaygınlığının, kur riskinin görünenden daha sınırlı olabileceğini ima ettiği savunuldu ve “Ayrıca bu tür dengesizliği bulunan şirketlerin daha yüksek kambiyo kârı elde ederek risklerini azaltabildiği” savunuldu.
Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmada, Türkiye’de şirketlerin döviz borçlarının görünenden daha düşük düzeyde risk oluşturduğu ileri sürüldü. Çalışmada, döviz geliri sınırlı ancak yabancı para cinsinden borçlu şirketlerin kur riskinden kaçınmak için çeşitli araçlar kullandığı, küçük şirketlerin giderek daha az ve daha uzun vadeli döviz borcu bulunmaya başladığı belirtildi. Ayrıca bu tür dengesizliği bulunan şirketlerin daha yüksek kambiyo kârı elde ederek risklerini azaltabildiği ifade edildi. Çalışmada, Türkiye’de çok sayıda şirketin bilançolarında ihracat olarak sınıfl anmasa da döviz ve dövize endeksli gelirler elde ettiği kaydedildi.
Timur Hülagü ve Cihan Yalçın tarafından 2002 ve 2013 yılı verileri karşılaştırılarak yapılan çalışmada ihracat yapıp yapmama durumuna göre döviz borçlusu şirketlere yönelik bilgi verildi. Hiç ihracat yapmayan firmaların oranının 2002’ye göre 2.3 puan arttığı, yüzde 29.8’inin de yabancı para cinsinden borcu bulunduğu belirlendi.
Yine karşılaştırmaya göre, ihracat geliri elde eden (yüksek geliri olanlar dahil) şirketlerin yabancı para cinsinden borçlarının düştüğü tespit edildi. İhracat geliri en yüksek seviyedeki şirketlerde döviz cinsinden borçlu olanların oranı yüzde 85.3’ten, 76.3’e geriledi. Çalışmada, en riskli grubu oluşturan döviz borçlu küçük ölçekli şirketlerin toplam içinde ağırlığının düşük olduğu, ayrıca 2009’daki ekonomik kriz sonrasında hızı artmakla birlikte 2006-2013 döneminde yabancı para cinsinden borçlulukta azalma eğilimi olduğu belirlendi. Bu kapsamda, TL’nin de güçlenmesiyle 2006- 2013 arasında dövizle satışların (satış ağırlıklı dolarizasyon) yüzde 55.1’den 44.3’e gerilediği yine aynı dönemde bütün firmalarda yabancı para cinsi borçların, şiretlerin toplam ihracatlarına oranında da belirgin artış olduğu belirlendi.
Yüzde 63’ün hiç döviz borcu yok
2013 sonu itibariyle döviz geliri olmamasına rağmen döviz cinsi borca sahip şirketlerin toplam firmalara oranı yüzde 12 olarak belirlendi. Buna karşılık yabancı para cinsinden hiç borcu olmayan şirketlerin oranının da yüzde 63’e yükseldiği kaydedildi. Döviz geliri olmayıp yabancı para cinsinden borçlu şirketlerin 2013 sonu itibariyle toplam 31 milyar dolar yükümlülükleri olduğu, bu miktarın 16 milyar dolarının ise KOBİ’lere ait olduğu vurgulandı.
En yüksek riske sahip kategori olan KOBİ’lerde, döviz geliri olmayan firmaların yüzde 86’sının uzun vadeli borçlandığı tespit edildi. Bu durumun yüksek riskli olarak görüntü veren firmaları kısa vadeli dalgalanmalara karşı görünenden daha dayanıklı hale getirdiği ifade edildi. Buna karşılık döviz geliri bulunan firmalarda vade kısaltma eğilimi gözlendiği, bunun da yine göreli olarak görünenden daha yüksek bir riski ima ettiği vurgulandı.
Riskli şirketlerin kambiyo kârı fazla
2006-2012 verileriyle yapılan analizde ise kambiyo kârı, yüksek riskli firmalarda yüzde 1.82, orta risklilerde yüzde 0.97 ve düşük riskli firmalarda yüzde 0.39 olarak hesaplandı.
Çalışmada, en yüksek riskli görülen gruptaki şirketlerin daha yüksek kambiyo kârı oranlarıyla çalıştığı, nakit tutma eğilimlerinin yüksek olduğu belirlendi. Sektörel analizde de riskli görülen firmaların büyük kısmının mal ve hizmetlerini yabancı paraya endeksleyerek sattığı vurgulandı.
Çalışmada, “Mevcut veri seti çerçevesinde elde edilen bulgular, Türkiye’de reel sektörde faaliyet gösteren firmaların sahip olduğu kur riskinin makro verilerin (makro pozisyon) ima ettiğinden daha sınırlı olabileceğine işaret etmektedir” denildi.
Özel sektörün yurtdışı kısa vadeli borçları azaldı, kamunun ise arttı
Merkez Bankası’nın temmuz ayı itibariyle gerçekleşmeleri yayınladığı kısa vadeli dış borç verilerinde, kamunun kısa vadeli dış borçlarının arttığı gözlenirken, özel sektörün azaldı. Özel sektörün (finans ve finans dışı kuruluşlar) kısa vadeli dış borcu, temmuz itibariyle, haziran sonuna göre 1 milyar 351 milyon dolar azaldı. Buna karşılık, kamunun kısa vadeli borcu 18 milyar 159 milyon dolardan 19 milyar 87 milyon dolara çıktı. Artışın tamamı kamu bankalarından kaynaklandı. Merkez Bankası verilerine göre, kamu bankaları dışındaki kuruluşların kısa vadeli dış borcu bulunmuyor.