Haber Detayı

Saad Hariri: Türkiye ile STA öncelikli gündemimiz


Lübnan’da hükümetin kurulması çalışmalarında önemli mesafe aldıklarını ve yıl başından önce kabineyi oluşturmayı öngördüklerini açıklayan Saad Hariri, ilk ziyaretini de Türkiye’ye gerçekleştireceğini söyledi.



Talip AKTAŞ

BEYRUT - Lübnan’ın atanmış Başbakanı Saad Hariri, Türkiye ile Lübnan arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın onaylanarak yürürlüğe girmesinin öncelikli gündem konularından biri olduğunu söyledi.

Türkiye-Lübnan İş konseyi yöneticileri ve bir grup Türk gazeteciyi Beyrut’ta kabul eden Başbakan Hariri, yeni hükümeti yıl bitmeden kuracaklarına inandığını açıkladı. Lübnan ile Türkiye arasında çok iyi ve güçlü ilişkilerin bulunduğunu vurgulayan Hariri, “Ancak, var olan potansiyeli dikkate aldığımızda, ekonomik ve ticari ilişkilerimizin bugünkü seviyesinden daha iyi olabileceğine inanıyorum” dedi.

Lübnan bugün artık daha güvenli bir ülke olduğunu ve bölgede istikranın güçlenmesine daha fazla katkı sağlayacağını ifade eden Saad Hariri, yeni hükümeti kurma çalışmalarını sürdürdüklerini ve kabinenin oluşmasının ardından ilk dış seyahatini Türkiye’ye gerçekleştireceğini açıkladı. Hariri, “Türkiye bölgesinde sadece ekonomik olarak değil, siyasi olarak da önemli bir aktördür. İkili ilişkilerimizin gelişmesi bölgenin gelişmesine ve istikrarına da katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Hariri, tüm dünyada güçlüklerin yaşandığını ve güçlüklerin aşılmasında işbirliklerinin öneminin daha da arttığını da kaydetti.

2010 yılında başbakanlığı döneminde iki ülke arasında vizelerin kaldırıldığını ve bunun ilişkilere önemli bir ivme kazandırdığını belirten Başbakan Hariri, bu dönemde yürütülen serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili sürecin Türkiye tarafından tamamlanmasına karşın, Lübnan tarafında yarım kaldığını hatırlattı. Hariri, “Serbest ticaret anlaşması konusunu önemli görüyoruz. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte anlaşmanın imzalanarak yürürlüğe girmesi öncelikli gündem konularımız arasında yer alacak” diye konuştu.

Yeniden imar önemli işbirliği fırsatları sunacak

Ortadoğu bölgesindeki çatışma ortamının yakında sona ermesinin beklendiğini de anlatan Saad Hariri, “Suriye ve Irak’ta savaşın sona ermesiyle birlikte bu ülkelerin yeniden imarı konusunda önemli işbirlikleri kurulabilir. Alyapı ve inşaat başta olmak üzere Lübnanlı ve Türk işadamlarının ortak işler yapmaları söz konusu olabilir. Ayrıca Lübnan’da turizm de önemli bir sektör olarak öne çıkıyor. Tabii bu konuda ve diğer tüm alanlarda ilişkilerin daha da ileriye götürülmesi için her türlü desteği hazır olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.

Hariri, bir soru üzerine, hükümeti kurma konusunda bu yeni dönemin öncekine göre daha kolay olacağını da ifade ederek, “Çünkü deneyimlerimiz oldu, sıkıntıları nasıl aşabileceğimiz konusunda şimdi daha fazla birikimimiz var” diye konuştu.

Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes de konuşmasında, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıları ve Türkiye ile ilişkilere verdiği önem dolayısıyla Hariri’ye teşekkür etti. Erciyes, altyapı, enerji, taahhüt sektörleriyle birlikte turizmin de iki ülke arasında güçlü bir işbirliği alanı olabileceğini vurguladı.

“STA’yı bekliyoruz”

Türkiye-Ortadoğu ve Körfez İş Konseyleri Koordinatör Başkanı ve Türkiye-Lübnan İş Konseyi Başkanı Rona Yırcalı da kabulde yaptığı konuşmada, iki ülke işadamlarının serbest ticaret anlaşmasının bir an önce işlerliğe kavuşturulması beklentisini taşıdıklarını söyledi. Yırcalı, “Başbakanlığınızda yeni hükümetin kurulmasıyla STA konusunun da ilerleyeceğini umut ediyoruz. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi, iki ülkenin de yararına sonuçlar doğuracak ve ilişkilerimizin daha da geliştirilmesine katkı yapacak” dedi.

Lübnan-Türkiye İş Konseyi Başkanı Wagih Bizri de, iki ülke işadamları olarak yakın işbirliğini daha da güçlendirmek ve var olan potansiyeli güçlü biçimde harekete geçirmek için çalıştıklarını kaydetti. Bizri, hükümetin de desteği ile Irak ve Suriye’de çatışmaların sonlanmasıyla özellikle altyapı ve inşaat alanında önemli ortaklıklar kurabileceklerine inandıklarını söyledi.

Türk ve Lübnanlı işadamları Ortadoğu’da daha güçlü işbirlikleri arayışında

Türkiye ve Lübnan iş konseyleri, iki ülke ekonomik ve ticari ilişkilerinin geliştirilmesi yanında, Ortadoğu’daki çatışma ortamının sona ermesiyle birlikte üçüncü ülkelerde daha güçlü işbirlikleri kurma konusunda kararlılıklarını dile getirdiler. Konu, Türkiye-Lübnan İş Konseyi’nin bu ülkeye gerçekleştirdiği ziyarette bir kez daha ele alındı. Ziyarette konuşan Türkiye-Ortadoğu ve Körfez İş Konseyleri Koordinatör Başkanı ve Türkiye-Lübnan İş Konseyi Başkanı Rona Yırcalı, Türkiye ve Lübnan’ın uzun yıllardan bu yana iyi ilişkilere sahip olduğunu, serbest ticaret anlaşmasını da ticarete ivme kazandıracak yeni bir araç olarak gördüklerini söyledi. Yırcalı, “Lübnanlı şirketlerin Afrika’da da güçlü olduklarını biliyoruz, avantajlarımızı birleştirerek işbirliğini daha ileri boyutlara taşımamız mümkün. Bu çerçevede bölgemizde sürmekte olan savaşların bitmesi ile buraların yeniden inşası konusunda birlikte çalışabiliriz” diye konuştu.

Enerjide de yeni işbirliği potansiyeli

Lübnan-Türkiye İş Konseyi Başkanı Wagih Bizri de konuşmasında, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesine özel bir önem verdiklerini söyledi. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte ilişkilerin de yeni boyut kazanacağını ifade eden Bizri, Lübnanlı inşaat firmalarının Ortadoğu ve Körfez bölgesinin yanı sıra Afrika’da da önemli projeler yürüttüklerine işaret etti. Bizri, “Ayrıca Lübnan’da da gelişecek petrol ve doğal gaz projelerine bağlı olarak Türk firmaları için yeni fırsatları ortaya çıkacaktır. İki ülke firmalarının bu alanda da birlikte çalışmaları için uygun zemin bulunuyor” dedi.

Lübnan-Türkiye İş Konseyi yöneticileri, bir soru üzerine iş dünyası olarak güçlü destek verdikleri STA’nın Lübnan hükümeti tarafından da imzalanması ve yürürlüğe girmesindeki gecikmenin “politik” gerekçelere dayandığını söylediler.

“70 milyar $'lık potansiyel var”

Türkiye-Lübnan İş Konseyi Başkan Yardımcısı Mehmet Habbab da, Ortadoğu’daki çatışma bölgelerinin yeniden imarı konusunda 70 milyar dolarlık bir hacimden söz edildiğini söyledi. Habbab, “Lübnan firmaları Afrika’da, Türk firmaları Rusya’da ve Ortadoğu’da önemli projeler gerçekleştirdiler. Bu birikimlerimizi ortak projelerde değerlendirmemiz her iki tarafa da önemli avantajlar sağlayacak. Ayrıca, Türkiye büyüklüğü 50 milyar doları aşan mega projeleri hayata geçirmeyi planlıyor. Lübnanlı firmaları bur- projelerde de görmek istiyoruz” diye konuştu.

“Turizm yeni bir işbirliği alanı olabilir”

Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes de konuşmasında özellikle turizm alanında Türkiye ve Lübnan arasında yeni ve güçlü bir işbirliği oluşturulabileceğine işaret etti. Lübnan diasporası ve özellikle Lübnan asıllı iş adamlarının gerek bölgede, gerekse dünyanın birçok bölgesinde güçlü pozisyonları bulunduğuna dikkat çeken Büyükelçi Erciyes, “Bu nedenle ilişkileri sadece ülke ve bölge geneliyle sınırlı görmemeliyiz. Bu anlamda üçüncü ülkelerde, özellikle bölgede ve Afrika’da birlikte iş yapma konusunda önemli avantajlara sahibiz” dedi. İki ülke arasında 2013 yılında 1.3 milyar dolar düzeyinde bulunan dış ticaret hacminin son üç yılda bölgede yaşanan istikrarsızlık nedeniyle yıllarda 900 milyon dolara gerilediğine işaret eden Erciyes, şöyle konuştu: “Bu tabloyu hızlı şekilde değiştirmemiz lazım. İş adamlarımızın dile getirdiği sektörlere ek olarak turizm sektörünün de iki ülke arasında çok önemli bir işbirliği alanı olduğuna inanıyorum. Her iki ülkenin de turist sayıları düşük düzeyde. Karşılıklı turist seyahatlerinin artırılması konusunda turizm acentalarını cesaretlendirmemiz, onları teşvik etmemiz yaralı olacaktır.” Çağatay Erciyes, Türk Büyükelçiliği olarak iki ülke işadamlarına ve yatırımcılarına her zaman her türlü yardıma hazır olduklarının da altını çizdi.

Beyrut’ta bir gönüllü elçi…

Beyrut’ta bir elçi daha çalışıyor. Hem de üstün bir gayretle… Resmi bir sıfatı yok, dolayısıyla da kelimenin gerçek anlamıyla “gönüllü elçi”… Sözünü ettiğimiz kişi Mehmet Ali Neyzi… Koç Grubu ve STFA’da üst düzey yöneticiliğin ardından akademik kariyer yapma kararı almış. Bu yıl 150’nci yılını kutlayan Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde (BAU) doktora öğrencisi… Tezini, “Abdülhamit dönemi” olarak belirleyince adres de belli olmuş. Zira Beyrut “Sultan Abdülhamid’in taç incisi” kenti… BAU’nun 150’nci yılı, aynı zamanda Osmanlı’ya Ortadoğu’ya giriş kapısını açanı Mercidabık Savaşı’nın da 500’üncü yıl dönümü… BAU için özel önem taşıyan bu yıl dolayısıyla çeşitli uluslararası etkinler düzenlenmesi kararlaştırılmış. Mehmet Ali Neyzi de bu hem bu çabalara katkı sunmak hem de Türkiye ile tarihsel ilişkilere dikkat çekmek amacıyla kolları sıvamış. “1516: The Year That Changed the Middle East and teh World (Ortadoğu’yu ve Dünyayı Değiştiren Yıl: 1516) adıyla bir seminer düzenlenmesine ön ayak olmuş. 7-9 Aralık tarihleri arasında üç gün süren seminerin açılış konuşmalarını Türkiye Büyükelçisi Çağatay Erciyes ile BAU’nün Başkanı Fadlo Khuri yaptı. Türkiye, Lübnan, ABD, Fransa, Filistin, Mısır, Almanya ve Katar’dan bilim adamları 20’yi aşkın tarihçi üç gün boyunca, 16 yüzyılın Ortadoğu bölgesini, bölgenin ekonomik, siyasal ve sosyal yapısını, savaşları ve gelişme dinamiklerini içeren bildiriler sundu. TİKA ve BAU bünyesindeki Yunus Emre Enstitüsü’nün de destek verdiği seminerin bildirileri kitap haline de getirilecek…

“Türkiye’ye yatırım yapma zamanı!”

Lübnan iş ve finans dünyasının duayen ismi Fransabank Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Adnan Kassar, zor bir dönemden geçmesine karşın Türkiye’nin bölgede ve dünyada önemi giderek artan istikrarlı bir ülke olduğunu ifade ederek, “Türkiye’ye yatırım yapmak için şu anda uygun zaman” dedi. Kassar, Türk Lirası’nın değer kaybının yatırım için önemli fırsatlar sunduğunu da söyledi. Türkiye-Lübnan İş Konseyi yöneticileri ve bir grup gazeteciyle öğle yemeğinde bir araya gelen Kassar, Türkiye’de doğrudan yatırım konusundaki geçmişteki girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, ancak uygun bir proje çıkması halinde yatırıma sıcak baktıklarını kaydetti.

Türk şirketleriyle özellikle üçüncü ülkelerde iyi ilişkileri bulunduğunu anlatan Kassar, “Fransabank olarak yurtdışındaki Türk şirketleri ile ilişkilerimiz çok iyi. Cezayir’de, Belarus’ta, Kuveyt’te ve daha birçok ülkede Türk müteahhitlere ve yatırımcılara finansman sağlıyoruz” dedi.

“Türkiye’ye yatırımı konuşacağız”

Adnan Kassar, ocak ayında Arap Odalar Birliği olarak bir konferans düzenleyeceklerini ve burada Türkiye’ye yatırım konusunu da tartışacaklarını açıkladı. Kassar, 24 ülkenin temsilcilerinin katılacağı bu zirvede Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını ele alacaklarını ve bu toplantıdan önemli sonuçlar çıkacağına inandıklarını kaydetti.

İFM’nin potansiyeli var

Kassar bir soru üzerine İstanbul’un bir finans merkezi olması konusunda şansı ve potansiyeli bulunduğunu söyledi. Finans merkezi olmanın ilk koşulunun “serbestlik” olduğuna dikkat çeken Adnan Kassar, öngörülebilirlik ve güven unsurunu da önem taşıdığın vurguladı.

Yakındaki uzak komşumuz: Lübnan…

► Lübnan, karmaşık dinsel ve mezhep yapısının temsiline dayalı bir devlet olmakla ve uzun dönemli siyasi istikrarsızlıklar yaşamakla birlikte Ortadoğu’nun ve Doğu Akdeniz’in ekonomik ve ticari hayatı güçlü en önemli ülkelerinden biri…

► 6 milyonluk ülke nüfusuna karşın, 15 milyon civarında Lübnan asıllı dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşıyor. Diyaspora, özellikle ticaret ve fi nans alanında bulunduğu ülkelerde güçlü konumlara sahip. Diyaspora her yıl ülkeye 7-8 milyar dolarlık kaynak aktarıyor. Bu da 50 milyar dolar civarındaki GSYH’sının yüzde 15’inden fazla bir rakamı ifade ediyor. Lübnan bankalarında bugün 165 milyar dolarlık mevduat bulunuyor.

► 1516-1910 arasında yaklaşık 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kalan Lübnan ile Türkiye ilişkileri uzun yıllar en alt düzeyde kalmış. Bunda Türkiye’yi de tehdit eden adı terör örgütlerinin yerleşim yeri olarak anılan Bekaa’nın Lübnan toprakları içinde bulunması ve Asala merkezli saldırıların Lübnan’daki Ermeni diasporasıyla ilişkileri de etkili olmuş.

► 1974’te başlayan iç savaşın 1990’da sona ermesiyle birlikte, Türkiye-Lübnan ilişkilerinde de yeni bir sayfa açıldı. Refik el-Hariri’nin Başbakan seçilmesiyle ilişkiler hız kazandı. 1999’da Karma Ekonomik Komisyon, 2002’de de Türkiye-Lübnan İş Konseyi kuruldu.

► Özelleştirilen Türk Telekom’un çoğunluk hissesinin 2005 yılında 6.5 milyar dolara Hariri ailesinin kontrolündeki Oger Telecom’a satılmasıyla ticari ilişkilerde de yeni dönem başladı.

► 2010’da her iki ülke karşılıklı olarak vizeleri kaldırdı. Bu tarihte iki ülke serbest ticaret anlaşması da gündeme geldi. Türkiye anlaşmayı imzalarken, Lübnan tarafındaki süreç tamamlanamadı. Lübnan’ın, Avrupa Birliği ve tüm Arap ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye, bu ülkenin özelikle Avrupa’dan yaptığı ithalatta rekabetçi fi yat sunamıyor.

► İki ülke arasında önemli işbirlikleri arasında son dönemde enerji konusu da öne çıkmaya başladı. Lübnan’ın Akdeniz kıyılarında 2.7 trilyon metreküplük doğalgaz rezervleri tespit edildi. Belirlenen 11 sahada arama ve çıkarma faaliyeti için dağıtım ihalesi yapılacak. Ön elemeyi kazananlar arasında iki Türk firması, TPIC ve Genel Enerji de bulunuyor. Yeni hükümetin kurulmasıyla bu bölgelerin dağıtılmasına ilişkin ihaleler de sonuçlandırılacak.

► Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi konusunda adeta bir “nefer” olarak çalışıyor. İş dünyası ve Lübnanlı politikacılarla yakın teması ve sıcak ilişkileri bulunuyor. Özellikle iş dünyası örgütleriyle yakın diyaloğu her iki tarafta da büyük bir takdir görüyor. Büyükelçi, özellikle karşılıklı turist sayısının artırılması konusunda özel bir çaba gösteriyor.


Lübnan’da hükümetin kurulması çalışmalarında önemli mesafe aldıklarını ve yıl başından önce kabineyi oluşturmayı öngördüklerini açıklayan Saad Hariri, ilk ziyaretini de Türkiye’ye gerçekleştireceğini söyledi.



Talip AKTAŞ

BEYRUT - Lübnan’ın atanmış Başbakanı Saad Hariri, Türkiye ile Lübnan arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın onaylanarak yürürlüğe girmesinin öncelikli gündem konularından biri olduğunu söyledi.

Türkiye-Lübnan İş konseyi yöneticileri ve bir grup Türk gazeteciyi Beyrut’ta kabul eden Başbakan Hariri, yeni hükümeti yıl bitmeden kuracaklarına inandığını açıkladı. Lübnan ile Türkiye arasında çok iyi ve güçlü ilişkilerin bulunduğunu vurgulayan Hariri, “Ancak, var olan potansiyeli dikkate aldığımızda, ekonomik ve ticari ilişkilerimizin bugünkü seviyesinden daha iyi olabileceğine inanıyorum” dedi.

Lübnan bugün artık daha güvenli bir ülke olduğunu ve bölgede istikranın güçlenmesine daha fazla katkı sağlayacağını ifade eden Saad Hariri, yeni hükümeti kurma çalışmalarını sürdürdüklerini ve kabinenin oluşmasının ardından ilk dış seyahatini Türkiye’ye gerçekleştireceğini açıkladı. Hariri, “Türkiye bölgesinde sadece ekonomik olarak değil, siyasi olarak da önemli bir aktördür. İkili ilişkilerimizin gelişmesi bölgenin gelişmesine ve istikrarına da katkı sağlayacaktır” diye konuştu. Hariri, tüm dünyada güçlüklerin yaşandığını ve güçlüklerin aşılmasında işbirliklerinin öneminin daha da arttığını da kaydetti.

2010 yılında başbakanlığı döneminde iki ülke arasında vizelerin kaldırıldığını ve bunun ilişkilere önemli bir ivme kazandırdığını belirten Başbakan Hariri, bu dönemde yürütülen serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili sürecin Türkiye tarafından tamamlanmasına karşın, Lübnan tarafında yarım kaldığını hatırlattı. Hariri, “Serbest ticaret anlaşması konusunu önemli görüyoruz. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte anlaşmanın imzalanarak yürürlüğe girmesi öncelikli gündem konularımız arasında yer alacak” diye konuştu.

Yeniden imar önemli işbirliği fırsatları sunacak

Ortadoğu bölgesindeki çatışma ortamının yakında sona ermesinin beklendiğini de anlatan Saad Hariri, “Suriye ve Irak’ta savaşın sona ermesiyle birlikte bu ülkelerin yeniden imarı konusunda önemli işbirlikleri kurulabilir. Alyapı ve inşaat başta olmak üzere Lübnanlı ve Türk işadamlarının ortak işler yapmaları söz konusu olabilir. Ayrıca Lübnan’da turizm de önemli bir sektör olarak öne çıkıyor. Tabii bu konuda ve diğer tüm alanlarda ilişkilerin daha da ileriye götürülmesi için her türlü desteği hazır olduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.

Hariri, bir soru üzerine, hükümeti kurma konusunda bu yeni dönemin öncekine göre daha kolay olacağını da ifade ederek, “Çünkü deneyimlerimiz oldu, sıkıntıları nasıl aşabileceğimiz konusunda şimdi daha fazla birikimimiz var” diye konuştu.

Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes de konuşmasında, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıları ve Türkiye ile ilişkilere verdiği önem dolayısıyla Hariri’ye teşekkür etti. Erciyes, altyapı, enerji, taahhüt sektörleriyle birlikte turizmin de iki ülke arasında güçlü bir işbirliği alanı olabileceğini vurguladı.

“STA’yı bekliyoruz”

Türkiye-Ortadoğu ve Körfez İş Konseyleri Koordinatör Başkanı ve Türkiye-Lübnan İş Konseyi Başkanı Rona Yırcalı da kabulde yaptığı konuşmada, iki ülke işadamlarının serbest ticaret anlaşmasının bir an önce işlerliğe kavuşturulması beklentisini taşıdıklarını söyledi. Yırcalı, “Başbakanlığınızda yeni hükümetin kurulmasıyla STA konusunun da ilerleyeceğini umut ediyoruz. Bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi, iki ülkenin de yararına sonuçlar doğuracak ve ilişkilerimizin daha da geliştirilmesine katkı yapacak” dedi.

Lübnan-Türkiye İş Konseyi Başkanı Wagih Bizri de, iki ülke işadamları olarak yakın işbirliğini daha da güçlendirmek ve var olan potansiyeli güçlü biçimde harekete geçirmek için çalıştıklarını kaydetti. Bizri, hükümetin de desteği ile Irak ve Suriye’de çatışmaların sonlanmasıyla özellikle altyapı ve inşaat alanında önemli ortaklıklar kurabileceklerine inandıklarını söyledi.

Türk ve Lübnanlı işadamları Ortadoğu’da daha güçlü işbirlikleri arayışında

Türkiye ve Lübnan iş konseyleri, iki ülke ekonomik ve ticari ilişkilerinin geliştirilmesi yanında, Ortadoğu’daki çatışma ortamının sona ermesiyle birlikte üçüncü ülkelerde daha güçlü işbirlikleri kurma konusunda kararlılıklarını dile getirdiler. Konu, Türkiye-Lübnan İş Konseyi’nin bu ülkeye gerçekleştirdiği ziyarette bir kez daha ele alındı. Ziyarette konuşan Türkiye-Ortadoğu ve Körfez İş Konseyleri Koordinatör Başkanı ve Türkiye-Lübnan İş Konseyi Başkanı Rona Yırcalı, Türkiye ve Lübnan’ın uzun yıllardan bu yana iyi ilişkilere sahip olduğunu, serbest ticaret anlaşmasını da ticarete ivme kazandıracak yeni bir araç olarak gördüklerini söyledi. Yırcalı, “Lübnanlı şirketlerin Afrika’da da güçlü olduklarını biliyoruz, avantajlarımızı birleştirerek işbirliğini daha ileri boyutlara taşımamız mümkün. Bu çerçevede bölgemizde sürmekte olan savaşların bitmesi ile buraların yeniden inşası konusunda birlikte çalışabiliriz” diye konuştu.

Enerjide de yeni işbirliği potansiyeli

Lübnan-Türkiye İş Konseyi Başkanı Wagih Bizri de konuşmasında, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesine özel bir önem verdiklerini söyledi. Yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte ilişkilerin de yeni boyut kazanacağını ifade eden Bizri, Lübnanlı inşaat firmalarının Ortadoğu ve Körfez bölgesinin yanı sıra Afrika’da da önemli projeler yürüttüklerine işaret etti. Bizri, “Ayrıca Lübnan’da da gelişecek petrol ve doğal gaz projelerine bağlı olarak Türk firmaları için yeni fırsatları ortaya çıkacaktır. İki ülke firmalarının bu alanda da birlikte çalışmaları için uygun zemin bulunuyor” dedi.

Lübnan-Türkiye İş Konseyi yöneticileri, bir soru üzerine iş dünyası olarak güçlü destek verdikleri STA’nın Lübnan hükümeti tarafından da imzalanması ve yürürlüğe girmesindeki gecikmenin “politik” gerekçelere dayandığını söylediler.

“70 milyar $'lık potansiyel var”

Türkiye-Lübnan İş Konseyi Başkan Yardımcısı Mehmet Habbab da, Ortadoğu’daki çatışma bölgelerinin yeniden imarı konusunda 70 milyar dolarlık bir hacimden söz edildiğini söyledi. Habbab, “Lübnan firmaları Afrika’da, Türk firmaları Rusya’da ve Ortadoğu’da önemli projeler gerçekleştirdiler. Bu birikimlerimizi ortak projelerde değerlendirmemiz her iki tarafa da önemli avantajlar sağlayacak. Ayrıca, Türkiye büyüklüğü 50 milyar doları aşan mega projeleri hayata geçirmeyi planlıyor. Lübnanlı firmaları bur- projelerde de görmek istiyoruz” diye konuştu.

“Turizm yeni bir işbirliği alanı olabilir”

Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes de konuşmasında özellikle turizm alanında Türkiye ve Lübnan arasında yeni ve güçlü bir işbirliği oluşturulabileceğine işaret etti. Lübnan diasporası ve özellikle Lübnan asıllı iş adamlarının gerek bölgede, gerekse dünyanın birçok bölgesinde güçlü pozisyonları bulunduğuna dikkat çeken Büyükelçi Erciyes, “Bu nedenle ilişkileri sadece ülke ve bölge geneliyle sınırlı görmemeliyiz. Bu anlamda üçüncü ülkelerde, özellikle bölgede ve Afrika’da birlikte iş yapma konusunda önemli avantajlara sahibiz” dedi. İki ülke arasında 2013 yılında 1.3 milyar dolar düzeyinde bulunan dış ticaret hacminin son üç yılda bölgede yaşanan istikrarsızlık nedeniyle yıllarda 900 milyon dolara gerilediğine işaret eden Erciyes, şöyle konuştu: “Bu tabloyu hızlı şekilde değiştirmemiz lazım. İş adamlarımızın dile getirdiği sektörlere ek olarak turizm sektörünün de iki ülke arasında çok önemli bir işbirliği alanı olduğuna inanıyorum. Her iki ülkenin de turist sayıları düşük düzeyde. Karşılıklı turist seyahatlerinin artırılması konusunda turizm acentalarını cesaretlendirmemiz, onları teşvik etmemiz yaralı olacaktır.” Çağatay Erciyes, Türk Büyükelçiliği olarak iki ülke işadamlarına ve yatırımcılarına her zaman her türlü yardıma hazır olduklarının da altını çizdi.

Beyrut’ta bir gönüllü elçi…

Beyrut’ta bir elçi daha çalışıyor. Hem de üstün bir gayretle… Resmi bir sıfatı yok, dolayısıyla da kelimenin gerçek anlamıyla “gönüllü elçi”… Sözünü ettiğimiz kişi Mehmet Ali Neyzi… Koç Grubu ve STFA’da üst düzey yöneticiliğin ardından akademik kariyer yapma kararı almış. Bu yıl 150’nci yılını kutlayan Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde (BAU) doktora öğrencisi… Tezini, “Abdülhamit dönemi” olarak belirleyince adres de belli olmuş. Zira Beyrut “Sultan Abdülhamid’in taç incisi” kenti… BAU’nun 150’nci yılı, aynı zamanda Osmanlı’ya Ortadoğu’ya giriş kapısını açanı Mercidabık Savaşı’nın da 500’üncü yıl dönümü… BAU için özel önem taşıyan bu yıl dolayısıyla çeşitli uluslararası etkinler düzenlenmesi kararlaştırılmış. Mehmet Ali Neyzi de bu hem bu çabalara katkı sunmak hem de Türkiye ile tarihsel ilişkilere dikkat çekmek amacıyla kolları sıvamış. “1516: The Year That Changed the Middle East and teh World (Ortadoğu’yu ve Dünyayı Değiştiren Yıl: 1516) adıyla bir seminer düzenlenmesine ön ayak olmuş. 7-9 Aralık tarihleri arasında üç gün süren seminerin açılış konuşmalarını Türkiye Büyükelçisi Çağatay Erciyes ile BAU’nün Başkanı Fadlo Khuri yaptı. Türkiye, Lübnan, ABD, Fransa, Filistin, Mısır, Almanya ve Katar’dan bilim adamları 20’yi aşkın tarihçi üç gün boyunca, 16 yüzyılın Ortadoğu bölgesini, bölgenin ekonomik, siyasal ve sosyal yapısını, savaşları ve gelişme dinamiklerini içeren bildiriler sundu. TİKA ve BAU bünyesindeki Yunus Emre Enstitüsü’nün de destek verdiği seminerin bildirileri kitap haline de getirilecek…

“Türkiye’ye yatırım yapma zamanı!”

Lübnan iş ve finans dünyasının duayen ismi Fransabank Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Adnan Kassar, zor bir dönemden geçmesine karşın Türkiye’nin bölgede ve dünyada önemi giderek artan istikrarlı bir ülke olduğunu ifade ederek, “Türkiye’ye yatırım yapmak için şu anda uygun zaman” dedi. Kassar, Türk Lirası’nın değer kaybının yatırım için önemli fırsatlar sunduğunu da söyledi. Türkiye-Lübnan İş Konseyi yöneticileri ve bir grup gazeteciyle öğle yemeğinde bir araya gelen Kassar, Türkiye’de doğrudan yatırım konusundaki geçmişteki girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, ancak uygun bir proje çıkması halinde yatırıma sıcak baktıklarını kaydetti.

Türk şirketleriyle özellikle üçüncü ülkelerde iyi ilişkileri bulunduğunu anlatan Kassar, “Fransabank olarak yurtdışındaki Türk şirketleri ile ilişkilerimiz çok iyi. Cezayir’de, Belarus’ta, Kuveyt’te ve daha birçok ülkede Türk müteahhitlere ve yatırımcılara finansman sağlıyoruz” dedi.

“Türkiye’ye yatırımı konuşacağız”

Adnan Kassar, ocak ayında Arap Odalar Birliği olarak bir konferans düzenleyeceklerini ve burada Türkiye’ye yatırım konusunu da tartışacaklarını açıkladı. Kassar, 24 ülkenin temsilcilerinin katılacağı bu zirvede Türkiye’nin sunduğu yatırım fırsatlarını ele alacaklarını ve bu toplantıdan önemli sonuçlar çıkacağına inandıklarını kaydetti.

İFM’nin potansiyeli var

Kassar bir soru üzerine İstanbul’un bir finans merkezi olması konusunda şansı ve potansiyeli bulunduğunu söyledi. Finans merkezi olmanın ilk koşulunun “serbestlik” olduğuna dikkat çeken Adnan Kassar, öngörülebilirlik ve güven unsurunu da önem taşıdığın vurguladı.

Yakındaki uzak komşumuz: Lübnan…

► Lübnan, karmaşık dinsel ve mezhep yapısının temsiline dayalı bir devlet olmakla ve uzun dönemli siyasi istikrarsızlıklar yaşamakla birlikte Ortadoğu’nun ve Doğu Akdeniz’in ekonomik ve ticari hayatı güçlü en önemli ülkelerinden biri…

► 6 milyonluk ülke nüfusuna karşın, 15 milyon civarında Lübnan asıllı dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşıyor. Diyaspora, özellikle ticaret ve fi nans alanında bulunduğu ülkelerde güçlü konumlara sahip. Diyaspora her yıl ülkeye 7-8 milyar dolarlık kaynak aktarıyor. Bu da 50 milyar dolar civarındaki GSYH’sının yüzde 15’inden fazla bir rakamı ifade ediyor. Lübnan bankalarında bugün 165 milyar dolarlık mevduat bulunuyor.

► 1516-1910 arasında yaklaşık 400 yıl Osmanlı egemenliğinde kalan Lübnan ile Türkiye ilişkileri uzun yıllar en alt düzeyde kalmış. Bunda Türkiye’yi de tehdit eden adı terör örgütlerinin yerleşim yeri olarak anılan Bekaa’nın Lübnan toprakları içinde bulunması ve Asala merkezli saldırıların Lübnan’daki Ermeni diasporasıyla ilişkileri de etkili olmuş.

► 1974’te başlayan iç savaşın 1990’da sona ermesiyle birlikte, Türkiye-Lübnan ilişkilerinde de yeni bir sayfa açıldı. Refik el-Hariri’nin Başbakan seçilmesiyle ilişkiler hız kazandı. 1999’da Karma Ekonomik Komisyon, 2002’de de Türkiye-Lübnan İş Konseyi kuruldu.

► Özelleştirilen Türk Telekom’un çoğunluk hissesinin 2005 yılında 6.5 milyar dolara Hariri ailesinin kontrolündeki Oger Telecom’a satılmasıyla ticari ilişkilerde de yeni dönem başladı.

► 2010’da her iki ülke karşılıklı olarak vizeleri kaldırdı. Bu tarihte iki ülke serbest ticaret anlaşması da gündeme geldi. Türkiye anlaşmayı imzalarken, Lübnan tarafındaki süreç tamamlanamadı. Lübnan’ın, Avrupa Birliği ve tüm Arap ülkeleriyle serbest ticaret anlaşmaları bulunuyor. Dolayısıyla Türkiye, bu ülkenin özelikle Avrupa’dan yaptığı ithalatta rekabetçi fi yat sunamıyor.

► İki ülke arasında önemli işbirlikleri arasında son dönemde enerji konusu da öne çıkmaya başladı. Lübnan’ın Akdeniz kıyılarında 2.7 trilyon metreküplük doğalgaz rezervleri tespit edildi. Belirlenen 11 sahada arama ve çıkarma faaliyeti için dağıtım ihalesi yapılacak. Ön elemeyi kazananlar arasında iki Türk firması, TPIC ve Genel Enerji de bulunuyor. Yeni hükümetin kurulmasıyla bu bölgelerin dağıtılmasına ilişkin ihaleler de sonuçlandırılacak.

► Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Çağatay Erciyes, iki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi konusunda adeta bir “nefer” olarak çalışıyor. İş dünyası ve Lübnanlı politikacılarla yakın teması ve sıcak ilişkileri bulunuyor. Özellikle iş dünyası örgütleriyle yakın diyaloğu her iki tarafta da büyük bir takdir görüyor. Büyükelçi, özellikle karşılıklı turist sayısının artırılması konusunda özel bir çaba gösteriyor.