Haber Detayı

Sanayi Montaja Dönüyor Ürettiği Katma Değer Göreceli Azalıyor


İSO'nun "500 Büyük Sanayi Kuruluşunda 10 Yıllık Gelişim Trendleri 2001 -2010" çalışması üzerinde düşünülmesi gereken bir tablo ortaya koydu: Türkiye'de sanayi giderek montaj ağırlıklı bir hal alıyor!

İSTANBUL - "Türkiye ihracatının % 80'den fazlası sanayi malları, yüksek teknoloji içeren ürün ihracatımız artıyor, Ar-Ge, Ür-Ge..." derken, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) araştırması, sanayinin ‘giderek daha fazla montaja' döndüğünü ortaya koydu. Bu olumsuz tabloyu ortaya koyan rapora göre Türkiye'nin en büyük 500 şirketi ana girdilerini işletme içinde üretmiyor, daha çok ithal ediyor. Bu da üretimin ‘montaj' niteliğini artırıyor. İSO'nun "500 büyük sanayi kuruluşunda 10 Yıllık Gelişim Trendleri (2001-2010)" başlıklı çalışması yayımlandı. Çalışmada "montaj sanayii" tartışmalarını yeniden canlandıracak bulgular var. Rapor,  "Türkiye'de sanayi giderek montaj ağırlık bir hal alıyor" diyor. Bu saptamanın gerekçesi, sanayi  üretiminde temel girdilerin ithalatla sağlanıp, Türkiye'de birleştirilmesi…
Yani yatay tamlaşma değil, dikey tamlaşma var. Başka önemli bir saptama; tam da b montoj karakteri nedeniyle sanayinin ürettiği katma değer göreceli olarak azalıyor.

Rapor bulgularına göre Türk sanayisi yapısal bir değişim sürecinde.  Şirketler, dışarıdan dahafazla girdi ithal ediyor. Sanayide düzenli ve istikrarlı gelişme yaşanmıyor. Kaynak kullanımında verimlilik, işletme sermayesi yönetiminde etkinlik artmamasına karşılık, işgücü verimliliği yükseliyor,  çalışan kişi başına kâr, yaratılan ne katma değer,   üretimden satış ve satış hasılatı artıyor.

Düzenli artmıyor

Raporun önemli başlıklarından birisi, inceleme döneminde yaratılan  katma değeri cari ve sabit fiyatlarla ortaya koyması. Buna göre 249 büyük firmada net katma değer  artışı son on yılda düzenli bir gelişme göstermedi. 249 büyük firmanın 2001-2010 döneminde yarattığı  net katma değer sabit fiyatlarla,yani reel olarak yaklaşık yüzde 165.8 düzeyinde arttı. Yıllık artış hızı sabit fiyatlarla eksi yüzde 9  ile yüzde 40 arasında dalgalandı. Net katma değerin en hızlı arttığı yıl yüzde 40 ile 2002; 2005 ve 2008'de sırasıyla eksi yüzde 8.2 ve eksi yüzde 9 daralma yaşandı.
2001-2010 döneminde yaratılan net katma değerde yıllık artış hızı yüzde 11.5 oldu. Ancak rapora göre bu artış hızının değerlendirilmesinde 2001 yılı baz etkisi dikkate alınmalı. Baz etkisiyle hesaplandığında net katma değerin yıllık ortalama artış hızı yüzde 7.4 olarak hesaplanıyor. İnceleme kapsamında 249 büyük firmanın satışları, bu dönemde sabit fiyatlarla yüzde 87.8 artarken, yaratılan net katma değer yaklaşık yüzde 165.8 arttı. Net katma değer/satışlar oranı 2001 yılında yüzde 9.8, 2010'da yüzde 13.8 olarak gerçekleşti.  İncelenen dönemde yaratılan katma değerin göreceli olarak azalması ise brüt katma değer/satışlar oranı ile ölçülen üretimde dikey tamlaşma grafiğinden izleniyor.
Bu oran, 249 şirket için 2001 yılında yüzde 32.1 düzeyinden, 2002'de son on yılda en yüksek düzeyi olan yüzde 39.2'ye ulaştıktan sonra düşme eğilimi gösteriyor.

2008'de en düşük düzeyi olan yüzde 25.3'e kadar gerileyen oran, daha sonra yükselmeye başlayarak 2010'da yüzde 31.7 olarak gerçekleşiyor. Oranın dönem ortalaması yüzde 32.8. Bu orandaki düşüş, inceleme kapsamındaki büyük şirketlerin satışlarına göre giderek daha düşük oranda katma  değer yarattıklarını gösteriyor. Oranın düşük oluşu ve genelde düşme eğilimi göstermesi firmaların girdileri işletme içi üretim  yerine, ithal girdiler de dahil, işletme dışından sağladıklarını, montaj ağırlıklı üretim yaptıklarını  gösteriyor. Montaj ağırlıklı taşıt araçları sanayiinin büyük firmalar içinde ağırlığının artması ve izlenen kur politikalarının da etkisiyle üretimde ithal girdi kullanımı oranının yükselmesi; başka bir ifadeyle ithal girdi yerli üretim ikamesi, oranının düşük kalışının ve düşme eğilimi göstermesinin başlıca nedenleri olarak görülüyor.

Ekonomik kârlılık az

Rapora göre şirketlerde ekonomik kârlılık da düşük seviyelerde  gerçekleşiyor. 2010'daki kârlılık oranı, ekonomik kriz yılı 2001'e göre daha yüksek seviyede olmakla beraber 2004'ün altında. Çalışmaya göre bu oranın düşük çünkü kullanılan kaynaklara göre yaratılan katma değer artış hızı yavaş. Bu da sanayinin giderek montaj sanayi haline gelmesinin sonucu.
Sabit fiyatlarla yaratılan net katma değerin 2010'daki sektörel dağılımı 2001'le karşılaştırıldığında, en hızlı artış taşıt araçları ile elektrik sektörü sanayiinde olduğu görülüyor. Taşıt araçlarının payı sabit fiyatlarla yüzde 9.3'ten yüzde 21.3'e, elektrik sektörünün payı da yüzde 1.2'den yüzde 12.2'ye çıktı. Ancak bu sektörlerin montaj ağırlıklı yapısı sanayinin yüksek katma değer yaratmasında engel  oluşturuyor. Geleneksel sektörlerin katma değer payında düşüşler yaşanıyor. Madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 9.5'ten yüzde 3.4'e gerilerken gıda, içki ve tütünde yaratılan katma-değer yüzde 20.9'dan 12.4 düzeyinde. Bu veriler, geleneksel sektörlerin kan kaybettiğini gösteriyor.

Akgüç: Sanayi yapısal değişim yaşıyor, nispi önemi azalıyor
Çalışmaya büyük katkı olan Prof. Dr. Öztin Akgüç bulgular, sonuçlar hakkında DÜNYA'nın sorularını cevapladı:  Sanayide nasıl bir değişimden söz ediliyor?
Satışlar ve katma değere baktık. Bu 10 yıl içersinde nasıl gelişmiş, sektörlerin payı ne olmuş?

Bazı sektörlerin 2010'da 2001'e göre payları katma değer, satış, kâr ve istihdam olarak artmış. Bazılarının azalmış. Buna dayanarak diyoruz ki yapısal değişme var. Türkiye'de payı en çok artan sektör otomotivdir. Çok ağırlıklı sektör haline geliyor. Petrol ürünleri önemli bir sanayi dalıdır. Gerileyenler geleneksel sanayiler... Yani dokuma, tekstil, gıda, taş toprağa dayalı sanayiler.
Sabit fiyatlarla paylar nasıl?

Kimya petrol ürünlerinde sabit fiyatlarla nispi bir gerileme var. Taşıt araçlarında büyükilerleme olmuş. 2001 yılında sabit fiyatlarla payı 10.1 iken 20.4'e çıkmış. İçki tütün aşağı yukarı dengeli giden bir sektör. Metal eşya aşağı  yukarı aynı. Elektrik sektörü hızla gelişiyor. Taş toprağa dayalı sanayi, dokuma sanayi geriliyor. Ana metal sanayide hafif gerileme var. 2001'de kimya petrol ürünleri lastik plastik sanayinin payı sabit fiyatlarla 36,5'miş 29,1'e inmiş. Taşıt araçları da 2001'de 10,1'den 2010'da 20.4'e yükselmiş.

Katma  değerin  üretim  faktörleri arasındaki  dağılımında  da  değişim gözleniyor...

Tipik olarak karşımıza çıkan ücretlerde bir değişim yok. Hatta bazı sektörlerde reel olarak azalma var. Faiz düşüyor.
Buna mukabil karlar otomotiv ve gelişen sektörler olmak üzere artıyor. Ücretlerde bazı sektörlerde reel azalmalar var. 2002'de 64,1 iken 2010'da 48,9'a düşmüş. Faiz'in payı 19,5'ten 6,9'a. Faiz ve ücretin payı azalınca da kârın payı 15,3'ten 44.2'ye yükselmiş.

Katma değer üretiminde sektörel durumlar nasıl?

Bunu anlamak için brüt katma değerle satışlar arasındaki ilişkiye bakıyoruz. Buna ‘dikey tamlaşma' da deniliyor. Eğer satışlarımızla yarattığımız brüt atma değer eşitse demek ki biz sattığımız  her şeyi kendimiz üretiyoruz ve satıyoruz. Ama bu oran giderek düşerse veya düşükse bunun anlamı dışarıdan girdi alıyor, ithal ediyoruz. Eğilimine baktığımız zaman, brüt katma değerin satışlara oranı inip çıkıyor fakat genel trend brüt katma değerin satışlara oranı giderek düşmüş. 2008'den sonra hafifçe bir yükselme var ama genel eğilim gerileme yönünde. Buradan şu sonucu çıkarıyoruz. Diyoruz ki firmaların satışlara göre yaratmış olduğu katma değer azalıyor. Eğilim onu gösteriyor. Katma değerimiz belki artıyor ama satışlar kadar artmıyor. Daha yavaş artıyor. Bunun da anlamı şu; dışarıdan daha fazla girdi ithal ediyoruz. Dışarıdan aldığınız zaman da bu montaj anlamına geliyor.

Katme değer göreceli olarak azalıyor derken, firmalarda önemli olan kullandığı kaynağa göre daha fazla satış yapmaktır. Etkinlik ölçüsü budur. Ekonomik kârlılık dediğimiz bir kavram  var. Şunu kastediyoruz: Firma kullanmış olduğu bütün kaynaklara göre ne kadar katma değer yaratıyor? Katma değer; kullandığımız kaynak toplamı oranı… Tabii burada önemli olan kullandığınız kaynağa göre daha fazla katma değer yaratmaktır. 2001'e bakmak sağlık değil. 13.4, ondan sonra 17.3'e çıkmış 2004'te. 2010'da 2004'ün düzeyini bulamamış ekonomik kârlılık olarak. Katma değer göreceli olarak azalıyor, neye göre, kullandığımız kaynağa göre.
İstihdam ve  katma  değer  ilişkisi nasıl?

İstihdam çok hızlı artmadığı halde, kâr, katma değer artmıştır. Burada şu sonuca varıyoruz ki katma değer 2001'de 19 binlere yükselmiş. 2010 yılı 2009'un çok kötü bir yıl olmasıyla çok daha iyi gözükmüştü. Fakat genelde şunu  görüyoruz. Kişi başına çalışan başına kâr artıyor. Üretimden satışlara baktığımız zaman satış hasılatı da artıyor. Çalışan kişi başına katma değer ve üretimden satış artıyor. İstihdam bu firmalarda bu dönemde yüzde 2.6 artmış. İstihdam fazla artmıyor ama katma değer daha fazla artıyor. Bu da ileri teknoloji kullanıldığını gösterir.

Genel sonuç nedir?

Taşıt araçlarındaki gelişme dikkat çeken  noktalardan biri. En büyük sektör, kimya petrol ürünleri, lastik ve plastik sanayidir. Hala da öyledir büyük firmalar  kapsamında. Niye, çünkü o da ithalata ya da montaja dayalı bir sanayidir. Rafirenilerin hepsi buraya dahil. Üretimden ziyade hizmetlere dayanan bir büyüme var. Sanayinin nispi önemi azalıyor.
Bundan sonra büyük bir mucize olursa, büyüme olur. Neyle büyüyeceksiniz ki? Yarattığınız artış, işçiye gitmiyor, kâra gidiyor. Bu dönemde üretimden satışların büyüme hızı % 7. Buna mukabil istihdam artışı 2.6. Bence Türkiye ara malını ithalat yerine içerde üretmeye yönelmeli.
Kezban KARABOĞA

İSO'nun "500 Büyük Sanayi Kuruluşunda 10 Yıllık Gelişim Trendleri 2001 -2010" çalışması üzerinde düşünülmesi gereken bir tablo ortaya koydu: Türkiye'de sanayi giderek montaj ağırlıklı bir hal alıyor!

İSTANBUL - "Türkiye ihracatının % 80'den fazlası sanayi malları, yüksek teknoloji içeren ürün ihracatımız artıyor, Ar-Ge, Ür-Ge..." derken, İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) araştırması, sanayinin ‘giderek daha fazla montaja' döndüğünü ortaya koydu. Bu olumsuz tabloyu ortaya koyan rapora göre Türkiye'nin en büyük 500 şirketi ana girdilerini işletme içinde üretmiyor, daha çok ithal ediyor. Bu da üretimin ‘montaj' niteliğini artırıyor. İSO'nun "500 büyük sanayi kuruluşunda 10 Yıllık Gelişim Trendleri (2001-2010)" başlıklı çalışması yayımlandı. Çalışmada "montaj sanayii" tartışmalarını yeniden canlandıracak bulgular var. Rapor,  "Türkiye'de sanayi giderek montaj ağırlık bir hal alıyor" diyor. Bu saptamanın gerekçesi, sanayi  üretiminde temel girdilerin ithalatla sağlanıp, Türkiye'de birleştirilmesi…
Yani yatay tamlaşma değil, dikey tamlaşma var. Başka önemli bir saptama; tam da b montoj karakteri nedeniyle sanayinin ürettiği katma değer göreceli olarak azalıyor.

Rapor bulgularına göre Türk sanayisi yapısal bir değişim sürecinde.  Şirketler, dışarıdan dahafazla girdi ithal ediyor. Sanayide düzenli ve istikrarlı gelişme yaşanmıyor. Kaynak kullanımında verimlilik, işletme sermayesi yönetiminde etkinlik artmamasına karşılık, işgücü verimliliği yükseliyor,  çalışan kişi başına kâr, yaratılan ne katma değer,   üretimden satış ve satış hasılatı artıyor.

Düzenli artmıyor

Raporun önemli başlıklarından birisi, inceleme döneminde yaratılan  katma değeri cari ve sabit fiyatlarla ortaya koyması. Buna göre 249 büyük firmada net katma değer  artışı son on yılda düzenli bir gelişme göstermedi. 249 büyük firmanın 2001-2010 döneminde yarattığı  net katma değer sabit fiyatlarla,yani reel olarak yaklaşık yüzde 165.8 düzeyinde arttı. Yıllık artış hızı sabit fiyatlarla eksi yüzde 9  ile yüzde 40 arasında dalgalandı. Net katma değerin en hızlı arttığı yıl yüzde 40 ile 2002; 2005 ve 2008'de sırasıyla eksi yüzde 8.2 ve eksi yüzde 9 daralma yaşandı.
2001-2010 döneminde yaratılan net katma değerde yıllık artış hızı yüzde 11.5 oldu. Ancak rapora göre bu artış hızının değerlendirilmesinde 2001 yılı baz etkisi dikkate alınmalı. Baz etkisiyle hesaplandığında net katma değerin yıllık ortalama artış hızı yüzde 7.4 olarak hesaplanıyor. İnceleme kapsamında 249 büyük firmanın satışları, bu dönemde sabit fiyatlarla yüzde 87.8 artarken, yaratılan net katma değer yaklaşık yüzde 165.8 arttı. Net katma değer/satışlar oranı 2001 yılında yüzde 9.8, 2010'da yüzde 13.8 olarak gerçekleşti.  İncelenen dönemde yaratılan katma değerin göreceli olarak azalması ise brüt katma değer/satışlar oranı ile ölçülen üretimde dikey tamlaşma grafiğinden izleniyor.
Bu oran, 249 şirket için 2001 yılında yüzde 32.1 düzeyinden, 2002'de son on yılda en yüksek düzeyi olan yüzde 39.2'ye ulaştıktan sonra düşme eğilimi gösteriyor.

2008'de en düşük düzeyi olan yüzde 25.3'e kadar gerileyen oran, daha sonra yükselmeye başlayarak 2010'da yüzde 31.7 olarak gerçekleşiyor. Oranın dönem ortalaması yüzde 32.8. Bu orandaki düşüş, inceleme kapsamındaki büyük şirketlerin satışlarına göre giderek daha düşük oranda katma  değer yarattıklarını gösteriyor. Oranın düşük oluşu ve genelde düşme eğilimi göstermesi firmaların girdileri işletme içi üretim  yerine, ithal girdiler de dahil, işletme dışından sağladıklarını, montaj ağırlıklı üretim yaptıklarını  gösteriyor. Montaj ağırlıklı taşıt araçları sanayiinin büyük firmalar içinde ağırlığının artması ve izlenen kur politikalarının da etkisiyle üretimde ithal girdi kullanımı oranının yükselmesi; başka bir ifadeyle ithal girdi yerli üretim ikamesi, oranının düşük kalışının ve düşme eğilimi göstermesinin başlıca nedenleri olarak görülüyor.

Ekonomik kârlılık az

Rapora göre şirketlerde ekonomik kârlılık da düşük seviyelerde  gerçekleşiyor. 2010'daki kârlılık oranı, ekonomik kriz yılı 2001'e göre daha yüksek seviyede olmakla beraber 2004'ün altında. Çalışmaya göre bu oranın düşük çünkü kullanılan kaynaklara göre yaratılan katma değer artış hızı yavaş. Bu da sanayinin giderek montaj sanayi haline gelmesinin sonucu.
Sabit fiyatlarla yaratılan net katma değerin 2010'daki sektörel dağılımı 2001'le karşılaştırıldığında, en hızlı artış taşıt araçları ile elektrik sektörü sanayiinde olduğu görülüyor. Taşıt araçlarının payı sabit fiyatlarla yüzde 9.3'ten yüzde 21.3'e, elektrik sektörünün payı da yüzde 1.2'den yüzde 12.2'ye çıktı. Ancak bu sektörlerin montaj ağırlıklı yapısı sanayinin yüksek katma değer yaratmasında engel  oluşturuyor. Geleneksel sektörlerin katma değer payında düşüşler yaşanıyor. Madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün payı yüzde 9.5'ten yüzde 3.4'e gerilerken gıda, içki ve tütünde yaratılan katma-değer yüzde 20.9'dan 12.4 düzeyinde. Bu veriler, geleneksel sektörlerin kan kaybettiğini gösteriyor.

Akgüç: Sanayi yapısal değişim yaşıyor, nispi önemi azalıyor
Çalışmaya büyük katkı olan Prof. Dr. Öztin Akgüç bulgular, sonuçlar hakkında DÜNYA'nın sorularını cevapladı:  Sanayide nasıl bir değişimden söz ediliyor?
Satışlar ve katma değere baktık. Bu 10 yıl içersinde nasıl gelişmiş, sektörlerin payı ne olmuş?

Bazı sektörlerin 2010'da 2001'e göre payları katma değer, satış, kâr ve istihdam olarak artmış. Bazılarının azalmış. Buna dayanarak diyoruz ki yapısal değişme var. Türkiye'de payı en çok artan sektör otomotivdir. Çok ağırlıklı sektör haline geliyor. Petrol ürünleri önemli bir sanayi dalıdır. Gerileyenler geleneksel sanayiler... Yani dokuma, tekstil, gıda, taş toprağa dayalı sanayiler.
Sabit fiyatlarla paylar nasıl?

Kimya petrol ürünlerinde sabit fiyatlarla nispi bir gerileme var. Taşıt araçlarında büyükilerleme olmuş. 2001 yılında sabit fiyatlarla payı 10.1 iken 20.4'e çıkmış. İçki tütün aşağı yukarı dengeli giden bir sektör. Metal eşya aşağı  yukarı aynı. Elektrik sektörü hızla gelişiyor. Taş toprağa dayalı sanayi, dokuma sanayi geriliyor. Ana metal sanayide hafif gerileme var. 2001'de kimya petrol ürünleri lastik plastik sanayinin payı sabit fiyatlarla 36,5'miş 29,1'e inmiş. Taşıt araçları da 2001'de 10,1'den 2010'da 20.4'e yükselmiş.

Katma  değerin  üretim  faktörleri arasındaki  dağılımında  da  değişim gözleniyor...

Tipik olarak karşımıza çıkan ücretlerde bir değişim yok. Hatta bazı sektörlerde reel olarak azalma var. Faiz düşüyor.
Buna mukabil karlar otomotiv ve gelişen sektörler olmak üzere artıyor. Ücretlerde bazı sektörlerde reel azalmalar var. 2002'de 64,1 iken 2010'da 48,9'a düşmüş. Faiz'in payı 19,5'ten 6,9'a. Faiz ve ücretin payı azalınca da kârın payı 15,3'ten 44.2'ye yükselmiş.

Katma değer üretiminde sektörel durumlar nasıl?

Bunu anlamak için brüt katma değerle satışlar arasındaki ilişkiye bakıyoruz. Buna ‘dikey tamlaşma' da deniliyor. Eğer satışlarımızla yarattığımız brüt atma değer eşitse demek ki biz sattığımız  her şeyi kendimiz üretiyoruz ve satıyoruz. Ama bu oran giderek düşerse veya düşükse bunun anlamı dışarıdan girdi alıyor, ithal ediyoruz. Eğilimine baktığımız zaman, brüt katma değerin satışlara oranı inip çıkıyor fakat genel trend brüt katma değerin satışlara oranı giderek düşmüş. 2008'den sonra hafifçe bir yükselme var ama genel eğilim gerileme yönünde. Buradan şu sonucu çıkarıyoruz. Diyoruz ki firmaların satışlara göre yaratmış olduğu katma değer azalıyor. Eğilim onu gösteriyor. Katma değerimiz belki artıyor ama satışlar kadar artmıyor. Daha yavaş artıyor. Bunun da anlamı şu; dışarıdan daha fazla girdi ithal ediyoruz. Dışarıdan aldığınız zaman da bu montaj anlamına geliyor.

Katme değer göreceli olarak azalıyor derken, firmalarda önemli olan kullandığı kaynağa göre daha fazla satış yapmaktır. Etkinlik ölçüsü budur. Ekonomik kârlılık dediğimiz bir kavram  var. Şunu kastediyoruz: Firma kullanmış olduğu bütün kaynaklara göre ne kadar katma değer yaratıyor? Katma değer; kullandığımız kaynak toplamı oranı… Tabii burada önemli olan kullandığınız kaynağa göre daha fazla katma değer yaratmaktır. 2001'e bakmak sağlık değil. 13.4, ondan sonra 17.3'e çıkmış 2004'te. 2010'da 2004'ün düzeyini bulamamış ekonomik kârlılık olarak. Katma değer göreceli olarak azalıyor, neye göre, kullandığımız kaynağa göre.
İstihdam ve  katma  değer  ilişkisi nasıl?

İstihdam çok hızlı artmadığı halde, kâr, katma değer artmıştır. Burada şu sonuca varıyoruz ki katma değer 2001'de 19 binlere yükselmiş. 2010 yılı 2009'un çok kötü bir yıl olmasıyla çok daha iyi gözükmüştü. Fakat genelde şunu  görüyoruz. Kişi başına çalışan başına kâr artıyor. Üretimden satışlara baktığımız zaman satış hasılatı da artıyor. Çalışan kişi başına katma değer ve üretimden satış artıyor. İstihdam bu firmalarda bu dönemde yüzde 2.6 artmış. İstihdam fazla artmıyor ama katma değer daha fazla artıyor. Bu da ileri teknoloji kullanıldığını gösterir.

Genel sonuç nedir?

Taşıt araçlarındaki gelişme dikkat çeken  noktalardan biri. En büyük sektör, kimya petrol ürünleri, lastik ve plastik sanayidir. Hala da öyledir büyük firmalar  kapsamında. Niye, çünkü o da ithalata ya da montaja dayalı bir sanayidir. Rafirenilerin hepsi buraya dahil. Üretimden ziyade hizmetlere dayanan bir büyüme var. Sanayinin nispi önemi azalıyor.
Bundan sonra büyük bir mucize olursa, büyüme olur. Neyle büyüyeceksiniz ki? Yarattığınız artış, işçiye gitmiyor, kâra gidiyor. Bu dönemde üretimden satışların büyüme hızı % 7. Buna mukabil istihdam artışı 2.6. Bence Türkiye ara malını ithalat yerine içerde üretmeye yönelmeli.
Kezban KARABOĞA