Haber Detayı

Değerli TL sanayinin belini büker


Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 2012 yılı ithalat değerlendirme toplantısında konuştu.


İSTANBUL  - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, aşırı değerli Türk Lirası'nın, ihracattan çok ithalat açısından bir tehlike oluşturduğunu belirterek, "Yerli sanayimizin belini büken bir tehdit. ABD, Çin, Japonya, Avro Bölgesi, Hindistan, Brezilya gibi birçok ülke paralarının değerlenmesini engellemek için adım atarken, biz Türk Lirası'nın değerlenmesini izlememeliyiz" dedi.

2012 yılı ithalat değerlendirme toplantısında konuşan Çağlayan, ürünlerdeki kaliteyi, kalite imajını, marka gücünüzü artırmak için bakanlık olarak Ar-Ge ve marka konusunda ihracatçılara ve üreticilere ciddi teşvikler verdiklerini söyledi.
Çağlayan, '2011'de Türkiye'nin 100 dolarlık üretim yapmak için, 43 dolarlık ara ve yatırım malı ithal ettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"2012'de Türkiye'de 100 dolarlık üretim yapmak için 40 dolarlık ara ve yatırım malı ithalatı yapıldı. Bu açıdan Türkiye'nin 2011'den 2012'ye ithalat bağımlılığı 3 puanlık bir düşüş gösterdi. Amacımız, Türk imalat sanayinin yüzde 40'lık ithalat bağımlılığı oranını yüzde 35'lere kadar indirmek. Aslında bu Türk sanayinin yapısal bir dönüşümü demektir.

Türk Lirası'ndaki her yüzde 1'lik bir değerlenme, takip eden dönemde Türk sanayinin kullandığı ithal girdi miktarını binde 4 oranında artırıyor. Bunun anlamı şu; döviz kuru uzun dönemde, Türk sanayinin ithal girdi kullanımını azaltmaya yönelik politikaların başarısında belirleyici olacak. Ocak ayı reel efektif döviz kuru, 2 yıl aradan sonra yeniden 120'nin üzerine çıktı. Türk Lirası yeniden aşırı değerlenme bölgesine geldi. Aşırı değerli Türk Lirası, ihracattan çok ithalatımız açısından bir tehlike. Yerli sanayimizin belini büken bir tehdit. ABD, Çin, Japonya, Avro Bölgesi, Hindistan, Brezilya gibi birçok ülke paralarının değerlenmesini engellemek için adım atarken, biz Türk Lirasının değerlenmesini izlememeliyiz."

"Türkiye olarak, hep söylediğim gibi büyümek zorundayız"

Çağlayan, firmaların toplam satışlarındaki her yüzde 1'lik bir artışın, kullanılan ithal girdi miktarını yüzde 1,8 artırdığını ifade ederek, "Türkiye olarak, hep söylediğim gibi büyümek zorundayız. Buradaki asıl kritik nokta, yüksek büyüme oranlarında Türkiye'nin bu büyümeyi yönetmek suretiyle cari açığını frenleyebilmesidir. Bu yıl gördük ki, ihracat odaklı bir büyüme ile Türkiye bunu başarabiliyor. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz. Bütün tasarımlarımızı ve politikalarımızı, bu yıl gösterdiğimiz dış ticaret, cari açık performansını Türkiye olarak çift haneli büyüme rakamlarında da nasıl sürdürebiliriz, bunun üzerine yapıyoruz" diye konuştu.
Çağlayan, Uludağ Otomotiv İhracatçıları Birliği'yle birlikte yaptıkları bir çalışmaya değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Otomobildeki her bir parçayı tek tek inceledik ve gördük ki Türkiye'de üretilen 100 liralık otomobilin 56 liralık kısmı bizde kalırken, 44 lirası ithal parçaya gidiyor. Otomobilin yerlilik payını artırdığımız her 1 puan 250 milyon doların Türkiye'de kalmasını sağlıyor. İşte her bir sektördeki 1 puan dahi bizim için önemli, kıymetli.
Tabii bunları söylerken ithalatı yasaklayalım anlamında söylemiyorum. Zaten ülkemiz dünyadaki en liberal dış ticaret rejimlerinden birine sahip. Taraf olduğumuz anlaşmalar ve dış ticaret rejimimiz gereği ihracatımızda da ithalatımızda da sınırlama ya da yasaklama uygulamıyoruz. Fakat klasik araçlarımız olan damping ve korunma önlemleri ile piyasa gözetimi ve denetim araçlarını etkili biçimde kullanıyoruz. Ülkemiz, DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) istatistiklerine göre, uzun sürelerdir korunma önlemlerini en çok uygulayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor."

"2012'de 15 milyar doların üzerinde bir ithalat denetlendi"



Çağlayan, ürün güvenliğinin iki sacayağı bulunduğunu dile getirerek, bunlardan birinin piyasa gözetimi ve denetimi, diğerinin de ithalat denetimleri olduğunu kaydetti.
Kısaca TAREKS denilen risk esaslı on-line kontrol sistemi sayesinde ithalat denetimleri daha etkili ve caydırıcı hale geldiğine dikkati çeken Çağlayan, "Kanserojen etkili azo boyar madde içeren ithal deri, halı, tekstil, hazır giyim ve ayakkabı ürünlerinde, hem tüketicimizi hem üreticimizi mağdur etmeye tevessül edenleri bertaraf edebilmek için kurduğumuz Riske Dayalı Denetim Sistemi kapsamında 2012 yılında 15 milyar doların üzerinde bir ithalat denetlendi" diye konuştu.
Tekstil ve Konfeksiyon ürünlerinde uygulanmakta olan ilave vergi uygulamasına da değinen Çağlayan, sektörü tahrip edici rekabete karşı korumak amacıyla başlattıkları çalışmayı 54 ürün grubu ithalatında ilave vergi uygulaması ile sonlandırdıklarını söyledi.

"Ülkemizin yakaladığı büyümeyi devam ettirmeliyiz"

Çağlayan, ilave vergi uygulaması kapsamına giren ürünlerin ithalat tutarının 2012'de 2,5 milyar dolara tekabül ettiğini dile getirdi.
Önleme tabi tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin AB ve Serbest Ticaret Anlaşması (STA) kapsamı ülkeler dışındaki diğer ülkeler menşeli ithalatının 2012'de bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 31,7 oranında gerilediğine vurgu yapan Çağlayan, şunları kaydetti:
"Tekstil ve hazır giyim sektöründe istihdam uygulama döneminde yüzde 15 oranında arttı. Genel istihdamın aynı dönemde yüzde 2,2 oranında arttığını göz önüne aldığımızda bu uygulamamızın ne kadar başarılı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu süre zarfında şirket sayısı yüzde 14 artarken, alınan teşvik belgesi sayısında yüzde 25 oranında bir artış olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu uygulamamızın sektörde üretim anlamında da bir genişlemeye vesile olduğunu görüyoruz.
Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı üretim yapısına sahip bir ülkede ithalatı artırmadan ihracatımızı bu düzeylere getirmek önemli bir başarıdır. Dünyanın en büyük ekonomilerinden olan ABD ve AB'nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlar dikkate alındığında, böyle bir ortamda ülkemizin yakalamış olduğu istikrarlı büyümeyi, ihracat ve milli gelir artışını kararlı bir şekilde devam ettirmemiz gerekiyor."

"Yeni teşvik sistemiyle cari açığı azaltabiliriz"

Çağlayan, Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) ile üretim ve ihracatın aramalı ithalatına bağımlılığının azaltılması, sanayinin ihtiyaç duyduğu girdilerin tedarikinde sürekliliğin sağlanması, ihracatta sürdürülebilir rekabet gücünün artırılmasını amaçladıklarını söyledi.
Eylem planı çerçevesinde bu amaçlarla uyumlu 37 hedef ve 91 eylem belirlendiğine vurgu yapan Çağlayan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yeni teşvik sistemi ile hem cari açığı azaltabileceğimizi hem üretimi az ya da yetersiz olan ürünlere yönelik yatırımları teşvik edebileceğimizi düşünüyoruz. 2023'te kişi başı geliri 25 bin dolara yükselmiş, toplamda 2 trilyon dolar GSYİH'ya ulaşmış ve 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiş bir Türkiye için gece gündüz çalışıyoruz.
Dışa açık ekonomiye geçtiğimiz 1980'de 3 milyar dolar olan ihracatımız geçen sürede 51 kat artışla 152,6 milyar dolara, 8 milyar dolar olan ithalatımız ise yaklaşık 30 kat artarak 236,5 milyar dolara geldi. 2023'te de 500 milyar dolar mal ihracatına ulaşacağız. İnşallah üretim kapasitesi artmış bir ülke olarak ihracatın ithalatı karşılama oranını da yüzde 80'e taşıyacağız. Cumhuriyetin 100. yılında, ihracatı 100 yılda 10.000, ithalatı ise 7000 kat artmış bir ülke olacağız."

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 2012 yılı ithalat değerlendirme toplantısında konuştu.


İSTANBUL  - Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, aşırı değerli Türk Lirası'nın, ihracattan çok ithalat açısından bir tehlike oluşturduğunu belirterek, "Yerli sanayimizin belini büken bir tehdit. ABD, Çin, Japonya, Avro Bölgesi, Hindistan, Brezilya gibi birçok ülke paralarının değerlenmesini engellemek için adım atarken, biz Türk Lirası'nın değerlenmesini izlememeliyiz" dedi.

2012 yılı ithalat değerlendirme toplantısında konuşan Çağlayan, ürünlerdeki kaliteyi, kalite imajını, marka gücünüzü artırmak için bakanlık olarak Ar-Ge ve marka konusunda ihracatçılara ve üreticilere ciddi teşvikler verdiklerini söyledi.
Çağlayan, '2011'de Türkiye'nin 100 dolarlık üretim yapmak için, 43 dolarlık ara ve yatırım malı ithal ettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"2012'de Türkiye'de 100 dolarlık üretim yapmak için 40 dolarlık ara ve yatırım malı ithalatı yapıldı. Bu açıdan Türkiye'nin 2011'den 2012'ye ithalat bağımlılığı 3 puanlık bir düşüş gösterdi. Amacımız, Türk imalat sanayinin yüzde 40'lık ithalat bağımlılığı oranını yüzde 35'lere kadar indirmek. Aslında bu Türk sanayinin yapısal bir dönüşümü demektir.

Türk Lirası'ndaki her yüzde 1'lik bir değerlenme, takip eden dönemde Türk sanayinin kullandığı ithal girdi miktarını binde 4 oranında artırıyor. Bunun anlamı şu; döviz kuru uzun dönemde, Türk sanayinin ithal girdi kullanımını azaltmaya yönelik politikaların başarısında belirleyici olacak. Ocak ayı reel efektif döviz kuru, 2 yıl aradan sonra yeniden 120'nin üzerine çıktı. Türk Lirası yeniden aşırı değerlenme bölgesine geldi. Aşırı değerli Türk Lirası, ihracattan çok ithalatımız açısından bir tehlike. Yerli sanayimizin belini büken bir tehdit. ABD, Çin, Japonya, Avro Bölgesi, Hindistan, Brezilya gibi birçok ülke paralarının değerlenmesini engellemek için adım atarken, biz Türk Lirasının değerlenmesini izlememeliyiz."

"Türkiye olarak, hep söylediğim gibi büyümek zorundayız"

Çağlayan, firmaların toplam satışlarındaki her yüzde 1'lik bir artışın, kullanılan ithal girdi miktarını yüzde 1,8 artırdığını ifade ederek, "Türkiye olarak, hep söylediğim gibi büyümek zorundayız. Buradaki asıl kritik nokta, yüksek büyüme oranlarında Türkiye'nin bu büyümeyi yönetmek suretiyle cari açığını frenleyebilmesidir. Bu yıl gördük ki, ihracat odaklı bir büyüme ile Türkiye bunu başarabiliyor. Ancak biz bunu yeterli görmüyoruz. Bütün tasarımlarımızı ve politikalarımızı, bu yıl gösterdiğimiz dış ticaret, cari açık performansını Türkiye olarak çift haneli büyüme rakamlarında da nasıl sürdürebiliriz, bunun üzerine yapıyoruz" diye konuştu.
Çağlayan, Uludağ Otomotiv İhracatçıları Birliği'yle birlikte yaptıkları bir çalışmaya değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Otomobildeki her bir parçayı tek tek inceledik ve gördük ki Türkiye'de üretilen 100 liralık otomobilin 56 liralık kısmı bizde kalırken, 44 lirası ithal parçaya gidiyor. Otomobilin yerlilik payını artırdığımız her 1 puan 250 milyon doların Türkiye'de kalmasını sağlıyor. İşte her bir sektördeki 1 puan dahi bizim için önemli, kıymetli.
Tabii bunları söylerken ithalatı yasaklayalım anlamında söylemiyorum. Zaten ülkemiz dünyadaki en liberal dış ticaret rejimlerinden birine sahip. Taraf olduğumuz anlaşmalar ve dış ticaret rejimimiz gereği ihracatımızda da ithalatımızda da sınırlama ya da yasaklama uygulamıyoruz. Fakat klasik araçlarımız olan damping ve korunma önlemleri ile piyasa gözetimi ve denetim araçlarını etkili biçimde kullanıyoruz. Ülkemiz, DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) istatistiklerine göre, uzun sürelerdir korunma önlemlerini en çok uygulayan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alıyor."

"2012'de 15 milyar doların üzerinde bir ithalat denetlendi"



Çağlayan, ürün güvenliğinin iki sacayağı bulunduğunu dile getirerek, bunlardan birinin piyasa gözetimi ve denetimi, diğerinin de ithalat denetimleri olduğunu kaydetti.
Kısaca TAREKS denilen risk esaslı on-line kontrol sistemi sayesinde ithalat denetimleri daha etkili ve caydırıcı hale geldiğine dikkati çeken Çağlayan, "Kanserojen etkili azo boyar madde içeren ithal deri, halı, tekstil, hazır giyim ve ayakkabı ürünlerinde, hem tüketicimizi hem üreticimizi mağdur etmeye tevessül edenleri bertaraf edebilmek için kurduğumuz Riske Dayalı Denetim Sistemi kapsamında 2012 yılında 15 milyar doların üzerinde bir ithalat denetlendi" diye konuştu.
Tekstil ve Konfeksiyon ürünlerinde uygulanmakta olan ilave vergi uygulamasına da değinen Çağlayan, sektörü tahrip edici rekabete karşı korumak amacıyla başlattıkları çalışmayı 54 ürün grubu ithalatında ilave vergi uygulaması ile sonlandırdıklarını söyledi.

"Ülkemizin yakaladığı büyümeyi devam ettirmeliyiz"

Çağlayan, ilave vergi uygulaması kapsamına giren ürünlerin ithalat tutarının 2012'de 2,5 milyar dolara tekabül ettiğini dile getirdi.
Önleme tabi tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin AB ve Serbest Ticaret Anlaşması (STA) kapsamı ülkeler dışındaki diğer ülkeler menşeli ithalatının 2012'de bir önceki yıla göre değer bazında yüzde 31,7 oranında gerilediğine vurgu yapan Çağlayan, şunları kaydetti:
"Tekstil ve hazır giyim sektöründe istihdam uygulama döneminde yüzde 15 oranında arttı. Genel istihdamın aynı dönemde yüzde 2,2 oranında arttığını göz önüne aldığımızda bu uygulamamızın ne kadar başarılı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bu süre zarfında şirket sayısı yüzde 14 artarken, alınan teşvik belgesi sayısında yüzde 25 oranında bir artış olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu uygulamamızın sektörde üretim anlamında da bir genişlemeye vesile olduğunu görüyoruz.
Türkiye gibi enerjide dışa bağımlı üretim yapısına sahip bir ülkede ithalatı artırmadan ihracatımızı bu düzeylere getirmek önemli bir başarıdır. Dünyanın en büyük ekonomilerinden olan ABD ve AB'nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlar dikkate alındığında, böyle bir ortamda ülkemizin yakalamış olduğu istikrarlı büyümeyi, ihracat ve milli gelir artışını kararlı bir şekilde devam ettirmemiz gerekiyor."

"Yeni teşvik sistemiyle cari açığı azaltabiliriz"

Çağlayan, Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) ile üretim ve ihracatın aramalı ithalatına bağımlılığının azaltılması, sanayinin ihtiyaç duyduğu girdilerin tedarikinde sürekliliğin sağlanması, ihracatta sürdürülebilir rekabet gücünün artırılmasını amaçladıklarını söyledi.
Eylem planı çerçevesinde bu amaçlarla uyumlu 37 hedef ve 91 eylem belirlendiğine vurgu yapan Çağlayan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yeni teşvik sistemi ile hem cari açığı azaltabileceğimizi hem üretimi az ya da yetersiz olan ürünlere yönelik yatırımları teşvik edebileceğimizi düşünüyoruz. 2023'te kişi başı geliri 25 bin dolara yükselmiş, toplamda 2 trilyon dolar GSYİH'ya ulaşmış ve 500 milyar dolar ihracat gerçekleştirmiş bir Türkiye için gece gündüz çalışıyoruz.
Dışa açık ekonomiye geçtiğimiz 1980'de 3 milyar dolar olan ihracatımız geçen sürede 51 kat artışla 152,6 milyar dolara, 8 milyar dolar olan ithalatımız ise yaklaşık 30 kat artarak 236,5 milyar dolara geldi. 2023'te de 500 milyar dolar mal ihracatına ulaşacağız. İnşallah üretim kapasitesi artmış bir ülke olarak ihracatın ithalatı karşılama oranını da yüzde 80'e taşıyacağız. Cumhuriyetin 100. yılında, ihracatı 100 yılda 10.000, ithalatı ise 7000 kat artmış bir ülke olacağız."