Haber Detayı

Ekonomi giderek daha çok ithalata bağımlı oluyor


Bizim derdimiz, dış ticaret açığıdır. İthalat giderini, ihracat geliri karşılamakta giderek yetersiz kalıyor.
Bizim ithal ettiğimiz 7 kalem mala ödediğimiz döviz, toplam ithalat faturamızın yaklaşık yarısını oluşturuyor. Bu 7 kalem mal, motorlu kara taşıtları ve parçaları, kazanlar ve makineler, demir ve çelik, elektrikli makineler ve motorlar, altın ve değerli taşlar, plastik ve mamulleri ile yakıtlar ve madeni yağlardır.
Yakıt ve madeni yağlar hariç 6 büyük ithalat-ihracat kaleminde 2013 yılında 100 ithal ettik, 56 ihraç edebildik.
Halbuki 2008 yılında 100 ithal ederek 71 ihraç etmiştik. Bir yıl önce 2012 yılının ilk 5 ayında 100 ithal etmiş 69 ihraç etmiştik.
Bahane aramayalım... Şundan oldu, bundan oldu demeyelim... Önemli olan “Hatice” değil, ”Netice”dir.

Yanlış ya da yetersiz...
Başlıca ithal kalemlerinden toplam ithalat - ihracat rakamlarına bakalım. Yılın ilk 5 ayında, 2013 yılında 100 ithalata karşı gerçekleştirilen ihracat 60 oldu. Bu oran 2008 yılında 66, 2012 yılının ilk 5 ayında 63 idi.
Dış ticaret açığı (ithalat ile ihracat dövizi arasındaki fark - açık) büyüdükçe, cari açık (olağan döviz gelirleri ile giderleri arasındaki fark - açık) da büyüyor.
Cari açık büyüyünce, yabancılar döviz göndersin de açık kapansın diye yabancının eline bakmaya başlıyoruz. Yabancı döviz göndermezse, içeride döviz fiyatı yükseliyor, faiz yükseliyor, ekonomi alt üst oluyor.

Nerede seferberlik?
Kaç yıldır ekonomiden sorumlu bakanlarımız ihracat seferberliğinden, ithal ikamesinden söz ediyor. Ama görülüyor ki, ekonominin yapısı ithalata giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.
Demek ki ya politikalar yanlış, ya da yetersiz. Gerçekçi olalım, her ay teşvik belgeleri sayısındaki artışa bakarak, KOBİ sayısına bakarak, Organize Sanayi Bölgesi sayısına ve bu bölgelerdeki parsellerin tahsisine bakarak başarı öyküleri anlatmak,  sanayileşme politikasındaki başarısızlığı görmezden gelmek bizi bu duruma düşürdü.
Talebi sınırlayarak ithalatı yavaşlatmak göz boyar. Önemli olan tüm üretimde ve özellikle ihraç konusu ürünlerde ithal girdisinin ağırlığını azaltmaktır. Bu ise bugüne kadar uygulanan sanayi politikası ile olamıyor. Rakamlar ortada.

Güngör Uras

Bizim derdimiz, dış ticaret açığıdır. İthalat giderini, ihracat geliri karşılamakta giderek yetersiz kalıyor.
Bizim ithal ettiğimiz 7 kalem mala ödediğimiz döviz, toplam ithalat faturamızın yaklaşık yarısını oluşturuyor. Bu 7 kalem mal, motorlu kara taşıtları ve parçaları, kazanlar ve makineler, demir ve çelik, elektrikli makineler ve motorlar, altın ve değerli taşlar, plastik ve mamulleri ile yakıtlar ve madeni yağlardır.
Yakıt ve madeni yağlar hariç 6 büyük ithalat-ihracat kaleminde 2013 yılında 100 ithal ettik, 56 ihraç edebildik.
Halbuki 2008 yılında 100 ithal ederek 71 ihraç etmiştik. Bir yıl önce 2012 yılının ilk 5 ayında 100 ithal etmiş 69 ihraç etmiştik.
Bahane aramayalım... Şundan oldu, bundan oldu demeyelim... Önemli olan “Hatice” değil, ”Netice”dir.

Yanlış ya da yetersiz...
Başlıca ithal kalemlerinden toplam ithalat - ihracat rakamlarına bakalım. Yılın ilk 5 ayında, 2013 yılında 100 ithalata karşı gerçekleştirilen ihracat 60 oldu. Bu oran 2008 yılında 66, 2012 yılının ilk 5 ayında 63 idi.
Dış ticaret açığı (ithalat ile ihracat dövizi arasındaki fark - açık) büyüdükçe, cari açık (olağan döviz gelirleri ile giderleri arasındaki fark - açık) da büyüyor.
Cari açık büyüyünce, yabancılar döviz göndersin de açık kapansın diye yabancının eline bakmaya başlıyoruz. Yabancı döviz göndermezse, içeride döviz fiyatı yükseliyor, faiz yükseliyor, ekonomi alt üst oluyor.

Nerede seferberlik?
Kaç yıldır ekonomiden sorumlu bakanlarımız ihracat seferberliğinden, ithal ikamesinden söz ediyor. Ama görülüyor ki, ekonominin yapısı ithalata giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.
Demek ki ya politikalar yanlış, ya da yetersiz. Gerçekçi olalım, her ay teşvik belgeleri sayısındaki artışa bakarak, KOBİ sayısına bakarak, Organize Sanayi Bölgesi sayısına ve bu bölgelerdeki parsellerin tahsisine bakarak başarı öyküleri anlatmak,  sanayileşme politikasındaki başarısızlığı görmezden gelmek bizi bu duruma düşürdü.
Talebi sınırlayarak ithalatı yavaşlatmak göz boyar. Önemli olan tüm üretimde ve özellikle ihraç konusu ürünlerde ithal girdisinin ağırlığını azaltmaktır. Bu ise bugüne kadar uygulanan sanayi politikası ile olamıyor. Rakamlar ortada.

Güngör Uras