Ar-Ge yapan şirkete teşvikte her yer 5. Bölge
Teşvik mevzuatının satır aralarında gizli yer alan bu detayı şu ana kadar sadece 2 firma fark etti ve birisinin başvurusu onaylandı.
EBRU SUNGUR
İSTANBUL - Yaklaşık bir buçuk yıl önce getirilen ve Türkiye’yi altı bölgeye göre değerlendiren yeni bölgesel teşvik sistemi, özellikle katma değerli ve teknoloji yoğun yeni yatırımların hayata geçmesi açısından etkili oluyor. Bu kapsamda sadece 2012’de 4 bin 365 firma, toplam 58 milyar liralık yatırım için teşvik aldı. Bu rakamlar kendi başlarına büyüklüklerinin yanı sıra bölgesel olarak önceki yıllarla karşılaştırıldıklarında artışlarıyla da dikkat çekiyor.
Yeni sistem her geçen gün daha fazla şirketi yatırıma özendirmekle birlikte sistemin sağladığı pek çok avantajı görmek için mevzuatın satır aralarında bir dedektif titizliğiyle araştırma yapmak gerekiyor. Bu aşamada şirketlerin yatırım kararları ile teşvik uygulamalarına danışmanlık, denetim, yeminli mali müşavirlik, hukuk ve Ar-Ge mühendislik hizmetlerini tek çatıda ve bütünleşik bir şekilde sunabilen danışmanlık firmaları destek oluyor. Aslında Türkiye’de tüm bu hizmetleri tek bünyede ve bütünleşik olarak sunabilen danışmanlık firmalarının sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunlardan biri olan Sistem Danışmanlık’ın Kurucu Ortağı Hüseyin Karslıoğlu, teşvik sisteminin içindeki ‘sürprizleri’ DÜNYA’ya anlattı.
Ar-Ge projelerini TÜBİTAK’a onaylatabilmiş firmaların, bu projeleri yatırıma dönüştürme aşamasında teşvik belgesi için başvurdukları zaman yatırımı nerede yaparlarsa yapsınlar 5. bölgedeymiş gibi değerlendirilebileceklerini belirten Hüseyin Karslıoğlu şu bilgileri verdi: “2012 yılında yürürlüğe giren ve bugüne kadar iki kez geliştirilen yeni Teşvik Kanunu’nu, ülkemizde yatırımların ve istihdamın artırılması, bölgesel kalkınmanın geliştirilmesi manasında çok etkili oldu. 2023 hedeflerine gidebilmek için katma değeri yüksek ürün, teknoloji ve süreçlerin geliştirilmesine yönelik yatırım ve faaliyetler önemli. Bu tespitin sonucu olarak etkili birçok teşvik ve destek mevzuatı oluşturulup yürürlüğe kondu.
Elbette geliştirilmesi gereken bazı hususlar var. Bu hususlarla ilgili olarak yetkililere geri bildirimler sunulduğunu, dikkate alınarak değerlendirildiğini, üzerinde çalışıldığını gözlemliyoruz. TÜBİTAK onaylı Ar-Ge projelerinin sonucunda ortaya çıkan ürünün üretilmesi için yapılan yatırımların, ülkemiz içinde nerede yapılırsa yapılsın 5. bölgedeymiş gibi desteklenmesini buna örnek gösterebiliriz. Bu konuda mevzuatın ilk yayımlandığı dönemde Ar-Ge kavramı için, patent ile paralel düşünülerek dar bir alan tanımlaması yapılmışken, ilgili birimlerin reel sektör temsilcileri ile birlikte yaptıkları çalışmaları sonucu, TÜBİTAK onayı mekanizması ile buradaki bakış açısı çok olumlu anlamda değişti.”
Teşvik sisteminin ülkeyi 6 yatırım bölgesine ayırdığını hatırlatan Karslıoğlu, “Çok genel olarak bir yatırımın 1. bölgede, örneğin İstanbul’da yapılması ile 5. bölgede yapılması arasında, uygulanan teşviklerin yatırımcıya faydası açısından, ortalama 3 kat daha fazla destek bulunuyor” dedi. Karslıoğlu, şirketlerin büyük çoğunluğunun bu durumun farkında olmadığını, bugüne kadar bu avantajdan faydalanmak üzere sadece iki firmanın başvuru yaptığı ve tek firmanın başvurusunun onaylandığını söyledi.
Teknoparkta istihdam maliyeti yaklaşık yüzde 35 daha az
Türkiye’de son yıllarda, özellikle teknoloji yoğun girişimleri destekleme anlamında atılan en önemli adımların başında teknoparkların geldiğini kaydeden Karslıoğlu, buna karşın teknoparkların gerçek avantajlarından ve etkilerinden hala pek çok firmanın tam manası ile haberdar olmadığını söyledi. “Devlet kaşıkla verir, kepçeyle geri alır” önyargısını yıkmakta zorlandıklarını vurgulayan Karslıoğlu şöyle devam etti:
“Örneğin 3 kişilik bir ekipten oluşan yazılımcı bir danışanımız vardı. Büyümesi için insan kaynağına yatırım yapması gerekmekteydi. Türkiye’de normal koşullarda bir çalışanın maaşı net 1 liraysa vergi ve sosyal güvenlik primleriyle firmaya maliyeti 1.80’e geliyor. Yazılımcı danışanımız bu maliyeti karşılayamadığı için büyüyemiyordu. Teknoparklarda 1.80’lik maliyetin 1.20’e kadar gerilediğini anlattık. Teknoparka taşındı, teknopark avantajlarından iç kaynak üretti, insan kaynaklarına yatırım yapabildi, yine teknopark sinerji etkisinden ve üniversitenin birikimlerinden faydalandı. Ve bugün firma 3 olan çalışan sayısını 36’ya çıkardı.”
Üniversite ile sanayi arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi için oluşturulan “teknoloji transfer ofisi” modelinin önemine dikkat çeken Karslıoğlu, bu ofislerin TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı tarafından desteklendiğini belirtti. Karslıoğlu, TÜBİTAK’ın bu alandaki 2013 yılı çağrısına son başvurunun 15 Ekim’e kadar yapılması gerektiğini de hatırlattı.
KOBİ’ler için sihirli söz: ‘Vergi avantajı’
“KOBİ’ler de en ciddi motivasyon aracı vergi ama bu motivasyonun duygusal zemini var, zira bu motivasyon matematiksel kavramalarla her zaman izah edilemiyor” diyen Karslıoğlu gözlemlerini şöyle aktardı: “Firmalara bölgesel teşvik paketinin ayrıntılarını, TÜBİTAK’ın hibe programlarını anlatıyoruz. ‘Bunların içinde, yapılan harcamanın yüzde 75-60’ına kadar karşılıksız hibe şeklinde destekler var ’ diyoruz. Dinliyorlar… Sonra vergi teşviklerini anlatıyoruz. Yüzde 20-10 civarında vergi teşviki… Gözleri parlıyor! Halbuki vergi benzeri destekler, hibelerin yanında belki küçük bir rakama tekabül ediyor ama vergi teşviki denilince akan sular duruyor ve motive bir aşkla proje kararı öne alınıyor.”
Bu çarpıcı tespitin yanında önemli bir uyarıda da bulunan Karslıoğlu, bir vergici olarak şu hususlara dikkat çekti: "Tabii vergi teşviki hassas bir konudur. Örneğin teknoparklarda şirket gelirlerinden, çalışan personel ücretlerinden ve SGK priminden kaynaklanan vergilerin bir kısmı devlet tarafından alınmıyor. Dolayısıyla teşvik edilen vergi tutarının doğru hesaplanıyor olması çok kritik. Aynı zamanda da maalesef karmaşık. Yanlış hesaplanan vergi teşviklerinin katlanarak geri istendiği akıldan çıkarılmamalı."
‘Yabancı fonlar bizim çocukları avladı’
Türkiye’de gençlerin birbirinden ilginç ve değerli projeler geliştirdiklerini ancak çoğu zaman kaynak yetersizliği nedeniyle bu projelerin prototip aşamasından ileriye gidemediğini kaydeden Karslıoğlu, “Bir dönem yabancı yatırım fonları bu çocukları ve projelerini deyim yerindeyse avladı. Projelerine kaynak verdi belki ama anlaşmalara öyle koşullar koyuldu ki ya bu çocuklar o fonların memuru haline geldi ya da projeler yerli niteliğini kaybedip ülkeye gereken faydayı sağlayamadı” dedi.
Son dönemde ise yerli fonlar ve/veya yerli fon yöneticilerinin başkanlığındaki ciddi yabancı fonların sonuç odaklı projeleri hızla üretime döndürdüğünü belirten Karslıoğlu, ayrıca projelerin ticarileşebilmesi konusunda fonların etkisini fark eden TÜBİTAK’ın, “Girişim Sermayesi Destekleme Programı”nı başlattığını anlattı.
Karslıoğlu şu bilgileri verdi: “TÜBİTAK bu programla, Türkiye’de faaliyet gösterecek girişim sermayesi yatırım fonlarına, ‘Yapacağın yatırımın yüzde 20’si kadar hibe vereceğim’ diyor. Söz konusu fonlar için getirilen sermaye şartı ise 20 milyon lira. Bu destek, girişim sermayesi yatırım fonlarının faaliyet hacmini önümüzdeki dönemlerde çok ciddi oranda arttıracak ve dolayısı ile projelerin hayata geçip ticarileşebilmesine çok büyük katkı sağlayacaktır.”
Şirketlerin röntgenini çekip uygun teşvikleri buluyor
Son dönemlerdeki ciddi desteklere rağmen halen Ar-Ge’nin GSMH’daki payı binde 8.5 düzeyinde. 2023’te bu oranın yüzde 2.5-3 düzeyinin üzerine çıkması hedefleniyor. Bu hedefe ulaşmada da en önemli kaldıraçlardan birinin TÜBİTAK destekleri olması öngörülüyor. Bununla birlikte TÜBİTAK, 2012’de destek bütçesi olan 411 milyon liranın ancak 301 milyon lirasını kullandırabildi. Çünkü başta KOBİ’ler olmak üzere pek çok firma, sistemin kendisine sağladığı avantajların farkında değil. Sistem Danışmanlık Kurucu Ortağı Hüseyin Karslıoğlu, KOBİ’lerin bu bağlamda genel olarak üç sorunu olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Birincisi sağlanan imkanlardan yeteri ölçüde ve gereken zamanda haberdar olamamaları. İkincisi süreci hızla yürütecek ekiplerinin olmaması. Üçüncüsü de teknik altyapı eksiklikleri. Bu aşamada biz devreye giriyoruz. Düzenlediğimiz eğitimler ve firma ziyaretleriyle onları bilgilendiriyoruz. Bizden destek almaya karar verenler de hem Ar-Ge mühendislik ve süreç yönetimi, hem vergi ve mevzuat uygulamaları, hem de ilgili hukuk müşavirliği alanındaki başarı odaklı hizmetlerimizden bütünleşik olarak faydalanıyorlar.”
Kendilerine destek için başvuran firmaların “röntgenini çektiklerini” anlatan Karslıoğlu şunları söyledi:
“Firmanın bütün yapısını faaliyetlerini ve hedeflerini inceliyoruz. Destek ve teşviklerden yararlanabileceği faaliyetleri belirliyoruz. Yaptığımız analiz çalışmaları sonucunda güncel olarak firmanın faydalanabileceği destek ve teşviklerle ilgili yol haritasını ve öneri raporumuzu oluşturuyoruz. Devamında fikir aşamasından ilgili başvuru ve onaya kadarki süreci anahtar teslim yönetiyoruz. Destek/teşvik alındıktan sonra bağlantılı vergi, SGK gibi tüm istisna ve teşviklerinin doğru uygulanabilmesi için gerekli sistemi firmada tesis edip ilgili eğitim ve bilgilendirmeleri yapıyoruz. Faaliyet devam ederken de belli aralıklarla sürecin planlandığı ve olması gerektiği gibi gidip gitmediğini kontrol amaçlı denetimler yapıp revizyon konularını ve sonuçlarını yönetime rapor ediyoruz. Tüm sürecin sonuna kadar, yani teşvik ve destek filminin sonuna kadar salonda kalıp firmanın ilgili tüm ihtiyaçlarını çözüyoruz. Proje ve firma bazında belli farklılıkları gözetmekle birlikte ilgili hizmetlerimiz için başarı endeksli fiyatlama sistemini uyguluyoruz.”
Teşvik mevzuatının satır aralarında gizli yer alan bu detayı şu ana kadar sadece 2 firma fark etti ve birisinin başvurusu onaylandı.
EBRU SUNGUR
İSTANBUL - Yaklaşık bir buçuk yıl önce getirilen ve Türkiye’yi altı bölgeye göre değerlendiren yeni bölgesel teşvik sistemi, özellikle katma değerli ve teknoloji yoğun yeni yatırımların hayata geçmesi açısından etkili oluyor. Bu kapsamda sadece 2012’de 4 bin 365 firma, toplam 58 milyar liralık yatırım için teşvik aldı. Bu rakamlar kendi başlarına büyüklüklerinin yanı sıra bölgesel olarak önceki yıllarla karşılaştırıldıklarında artışlarıyla da dikkat çekiyor.
Yeni sistem her geçen gün daha fazla şirketi yatırıma özendirmekle birlikte sistemin sağladığı pek çok avantajı görmek için mevzuatın satır aralarında bir dedektif titizliğiyle araştırma yapmak gerekiyor. Bu aşamada şirketlerin yatırım kararları ile teşvik uygulamalarına danışmanlık, denetim, yeminli mali müşavirlik, hukuk ve Ar-Ge mühendislik hizmetlerini tek çatıda ve bütünleşik bir şekilde sunabilen danışmanlık firmaları destek oluyor. Aslında Türkiye’de tüm bu hizmetleri tek bünyede ve bütünleşik olarak sunabilen danışmanlık firmalarının sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunlardan biri olan Sistem Danışmanlık’ın Kurucu Ortağı Hüseyin Karslıoğlu, teşvik sisteminin içindeki ‘sürprizleri’ DÜNYA’ya anlattı.
Ar-Ge projelerini TÜBİTAK’a onaylatabilmiş firmaların, bu projeleri yatırıma dönüştürme aşamasında teşvik belgesi için başvurdukları zaman yatırımı nerede yaparlarsa yapsınlar 5. bölgedeymiş gibi değerlendirilebileceklerini belirten Hüseyin Karslıoğlu şu bilgileri verdi: “2012 yılında yürürlüğe giren ve bugüne kadar iki kez geliştirilen yeni Teşvik Kanunu’nu, ülkemizde yatırımların ve istihdamın artırılması, bölgesel kalkınmanın geliştirilmesi manasında çok etkili oldu. 2023 hedeflerine gidebilmek için katma değeri yüksek ürün, teknoloji ve süreçlerin geliştirilmesine yönelik yatırım ve faaliyetler önemli. Bu tespitin sonucu olarak etkili birçok teşvik ve destek mevzuatı oluşturulup yürürlüğe kondu.
Elbette geliştirilmesi gereken bazı hususlar var. Bu hususlarla ilgili olarak yetkililere geri bildirimler sunulduğunu, dikkate alınarak değerlendirildiğini, üzerinde çalışıldığını gözlemliyoruz. TÜBİTAK onaylı Ar-Ge projelerinin sonucunda ortaya çıkan ürünün üretilmesi için yapılan yatırımların, ülkemiz içinde nerede yapılırsa yapılsın 5. bölgedeymiş gibi desteklenmesini buna örnek gösterebiliriz. Bu konuda mevzuatın ilk yayımlandığı dönemde Ar-Ge kavramı için, patent ile paralel düşünülerek dar bir alan tanımlaması yapılmışken, ilgili birimlerin reel sektör temsilcileri ile birlikte yaptıkları çalışmaları sonucu, TÜBİTAK onayı mekanizması ile buradaki bakış açısı çok olumlu anlamda değişti.”
Teşvik sisteminin ülkeyi 6 yatırım bölgesine ayırdığını hatırlatan Karslıoğlu, “Çok genel olarak bir yatırımın 1. bölgede, örneğin İstanbul’da yapılması ile 5. bölgede yapılması arasında, uygulanan teşviklerin yatırımcıya faydası açısından, ortalama 3 kat daha fazla destek bulunuyor” dedi. Karslıoğlu, şirketlerin büyük çoğunluğunun bu durumun farkında olmadığını, bugüne kadar bu avantajdan faydalanmak üzere sadece iki firmanın başvuru yaptığı ve tek firmanın başvurusunun onaylandığını söyledi.
Teknoparkta istihdam maliyeti yaklaşık yüzde 35 daha az
Türkiye’de son yıllarda, özellikle teknoloji yoğun girişimleri destekleme anlamında atılan en önemli adımların başında teknoparkların geldiğini kaydeden Karslıoğlu, buna karşın teknoparkların gerçek avantajlarından ve etkilerinden hala pek çok firmanın tam manası ile haberdar olmadığını söyledi. “Devlet kaşıkla verir, kepçeyle geri alır” önyargısını yıkmakta zorlandıklarını vurgulayan Karslıoğlu şöyle devam etti:
“Örneğin 3 kişilik bir ekipten oluşan yazılımcı bir danışanımız vardı. Büyümesi için insan kaynağına yatırım yapması gerekmekteydi. Türkiye’de normal koşullarda bir çalışanın maaşı net 1 liraysa vergi ve sosyal güvenlik primleriyle firmaya maliyeti 1.80’e geliyor. Yazılımcı danışanımız bu maliyeti karşılayamadığı için büyüyemiyordu. Teknoparklarda 1.80’lik maliyetin 1.20’e kadar gerilediğini anlattık. Teknoparka taşındı, teknopark avantajlarından iç kaynak üretti, insan kaynaklarına yatırım yapabildi, yine teknopark sinerji etkisinden ve üniversitenin birikimlerinden faydalandı. Ve bugün firma 3 olan çalışan sayısını 36’ya çıkardı.”
Üniversite ile sanayi arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi için oluşturulan “teknoloji transfer ofisi” modelinin önemine dikkat çeken Karslıoğlu, bu ofislerin TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı tarafından desteklendiğini belirtti. Karslıoğlu, TÜBİTAK’ın bu alandaki 2013 yılı çağrısına son başvurunun 15 Ekim’e kadar yapılması gerektiğini de hatırlattı.
KOBİ’ler için sihirli söz: ‘Vergi avantajı’
“KOBİ’ler de en ciddi motivasyon aracı vergi ama bu motivasyonun duygusal zemini var, zira bu motivasyon matematiksel kavramalarla her zaman izah edilemiyor” diyen Karslıoğlu gözlemlerini şöyle aktardı: “Firmalara bölgesel teşvik paketinin ayrıntılarını, TÜBİTAK’ın hibe programlarını anlatıyoruz. ‘Bunların içinde, yapılan harcamanın yüzde 75-60’ına kadar karşılıksız hibe şeklinde destekler var ’ diyoruz. Dinliyorlar… Sonra vergi teşviklerini anlatıyoruz. Yüzde 20-10 civarında vergi teşviki… Gözleri parlıyor! Halbuki vergi benzeri destekler, hibelerin yanında belki küçük bir rakama tekabül ediyor ama vergi teşviki denilince akan sular duruyor ve motive bir aşkla proje kararı öne alınıyor.”
Bu çarpıcı tespitin yanında önemli bir uyarıda da bulunan Karslıoğlu, bir vergici olarak şu hususlara dikkat çekti: "Tabii vergi teşviki hassas bir konudur. Örneğin teknoparklarda şirket gelirlerinden, çalışan personel ücretlerinden ve SGK priminden kaynaklanan vergilerin bir kısmı devlet tarafından alınmıyor. Dolayısıyla teşvik edilen vergi tutarının doğru hesaplanıyor olması çok kritik. Aynı zamanda da maalesef karmaşık. Yanlış hesaplanan vergi teşviklerinin katlanarak geri istendiği akıldan çıkarılmamalı."
‘Yabancı fonlar bizim çocukları avladı’
Türkiye’de gençlerin birbirinden ilginç ve değerli projeler geliştirdiklerini ancak çoğu zaman kaynak yetersizliği nedeniyle bu projelerin prototip aşamasından ileriye gidemediğini kaydeden Karslıoğlu, “Bir dönem yabancı yatırım fonları bu çocukları ve projelerini deyim yerindeyse avladı. Projelerine kaynak verdi belki ama anlaşmalara öyle koşullar koyuldu ki ya bu çocuklar o fonların memuru haline geldi ya da projeler yerli niteliğini kaybedip ülkeye gereken faydayı sağlayamadı” dedi.
Son dönemde ise yerli fonlar ve/veya yerli fon yöneticilerinin başkanlığındaki ciddi yabancı fonların sonuç odaklı projeleri hızla üretime döndürdüğünü belirten Karslıoğlu, ayrıca projelerin ticarileşebilmesi konusunda fonların etkisini fark eden TÜBİTAK’ın, “Girişim Sermayesi Destekleme Programı”nı başlattığını anlattı.
Karslıoğlu şu bilgileri verdi: “TÜBİTAK bu programla, Türkiye’de faaliyet gösterecek girişim sermayesi yatırım fonlarına, ‘Yapacağın yatırımın yüzde 20’si kadar hibe vereceğim’ diyor. Söz konusu fonlar için getirilen sermaye şartı ise 20 milyon lira. Bu destek, girişim sermayesi yatırım fonlarının faaliyet hacmini önümüzdeki dönemlerde çok ciddi oranda arttıracak ve dolayısı ile projelerin hayata geçip ticarileşebilmesine çok büyük katkı sağlayacaktır.”
Şirketlerin röntgenini çekip uygun teşvikleri buluyor
Son dönemlerdeki ciddi desteklere rağmen halen Ar-Ge’nin GSMH’daki payı binde 8.5 düzeyinde. 2023’te bu oranın yüzde 2.5-3 düzeyinin üzerine çıkması hedefleniyor. Bu hedefe ulaşmada da en önemli kaldıraçlardan birinin TÜBİTAK destekleri olması öngörülüyor. Bununla birlikte TÜBİTAK, 2012’de destek bütçesi olan 411 milyon liranın ancak 301 milyon lirasını kullandırabildi. Çünkü başta KOBİ’ler olmak üzere pek çok firma, sistemin kendisine sağladığı avantajların farkında değil. Sistem Danışmanlık Kurucu Ortağı Hüseyin Karslıoğlu, KOBİ’lerin bu bağlamda genel olarak üç sorunu olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Birincisi sağlanan imkanlardan yeteri ölçüde ve gereken zamanda haberdar olamamaları. İkincisi süreci hızla yürütecek ekiplerinin olmaması. Üçüncüsü de teknik altyapı eksiklikleri. Bu aşamada biz devreye giriyoruz. Düzenlediğimiz eğitimler ve firma ziyaretleriyle onları bilgilendiriyoruz. Bizden destek almaya karar verenler de hem Ar-Ge mühendislik ve süreç yönetimi, hem vergi ve mevzuat uygulamaları, hem de ilgili hukuk müşavirliği alanındaki başarı odaklı hizmetlerimizden bütünleşik olarak faydalanıyorlar.”
Kendilerine destek için başvuran firmaların “röntgenini çektiklerini” anlatan Karslıoğlu şunları söyledi:
“Firmanın bütün yapısını faaliyetlerini ve hedeflerini inceliyoruz. Destek ve teşviklerden yararlanabileceği faaliyetleri belirliyoruz. Yaptığımız analiz çalışmaları sonucunda güncel olarak firmanın faydalanabileceği destek ve teşviklerle ilgili yol haritasını ve öneri raporumuzu oluşturuyoruz. Devamında fikir aşamasından ilgili başvuru ve onaya kadarki süreci anahtar teslim yönetiyoruz. Destek/teşvik alındıktan sonra bağlantılı vergi, SGK gibi tüm istisna ve teşviklerinin doğru uygulanabilmesi için gerekli sistemi firmada tesis edip ilgili eğitim ve bilgilendirmeleri yapıyoruz. Faaliyet devam ederken de belli aralıklarla sürecin planlandığı ve olması gerektiği gibi gidip gitmediğini kontrol amaçlı denetimler yapıp revizyon konularını ve sonuçlarını yönetime rapor ediyoruz. Tüm sürecin sonuna kadar, yani teşvik ve destek filminin sonuna kadar salonda kalıp firmanın ilgili tüm ihtiyaçlarını çözüyoruz. Proje ve firma bazında belli farklılıkları gözetmekle birlikte ilgili hizmetlerimiz için başarı endeksli fiyatlama sistemini uyguluyoruz.”