Haber Detayı

İthalatta 7 milyar dolar açığı ikame edebiliriz'


Medikal sektörü, tıbbi cihaz alanında yüzde 90'lara ulaşan ithalata yerli üretimle dur demek istiyor. Sektör temsilcileri Samsun'da bir an önce medikal OSB kurulması gerektiğini düşünüyor.

Ercan ÜSLÜ

SAMSUN - Medikal sektörü, Türkiye'de 8 milyar dolara ulaşan medikal pazarının yüzde 90 oranında dışa bağımlı olduğunu belirterek, devlet desteği ile ithalatın yükünü üstlenmek istiyor. Tıbbi cihazların en büyük alıcısının devlet olduğunu vurgulayan sektör temsilcileri, savunma sanayinde olduğu gibi medikal sektöründe de  yerli üretimin teşvik edilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Ekonomi Bakanlığı bünyesinde  2.5 yıldır sürdürülen KOBİ İşbirliği ve Kümelenme Projesi'nin streteji belirleme toplantısında tıbbi cihazlar sektörü ele alındı. Samsun Ticaret ve Sanayi Odası'nın ev sahipliği yaptığı toplantıya DÜNYA Gazetesi Yazarı Dr. Rüştü Bozkurt ile DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Talip Aktaş'ın yanısıra Samsun Medikal Kümelenme Derneği (MEDİKÜM) üyeleri ile STK temsilcileri katıldı. Toplantıda söz alan sektör temsilcileri dünya çapında 400 milyar dolarlık pazara sahip olan medikal sektöründe devlet desteği olmadığı için rekabette zorlandıklarını  ifade ederek,  güçlü bir markalaşma için Ar-Ge altyapısı konusunda ortak kaynakların kullanılmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti. Kamu hastane ve laboratuvarlarının ne kadar malı,  hangi alanda satın alacağını öngöremediklerini belirten medikal firmaları, devletin ihalelerde şeffaf olması gerektiğni düşünüyor. Kalifiye eleman açığının kapatılması için eğitim açılımı isteyen sektör temsilcileri, sektörün yüzde yüzde 10'luk  vergi yüküne de bir çözüm bulunması gerektiğini dile getirdi.

Aydemir: Samsun'dan 2023'te 1 milyar dolar ihracat yapabiliriz

MEDİKÜM  Başkanı Ahmet Aydemir: Medikal sektörü ticaret hacmi 400 milyar dolar. Türkiye'nin buradaki payı yok denecek kadar az. Türkiye'nin sağlık alanındaki cerrahi dışa bağımlılığı yüzde 90 oranında. Desteklendiği takdirde 2023 yılında Samsun'dan 1 milyar dolar ihracat yapabiliriz. Bizim hedefimiz kenti cazibe merkezi haline getirmek. Bedelsiz arsa vererek hem Türkiyeli hem de uluslararası yatırımcıyı çekelim. Usta çırak ilişkisinin eğitim sitemine entegre edilmesi gerekiyor. Yaygın eğitimde bu böyle aslında. Yurtdışındaki bir kişi önce duvar ustası olup, sonrasında mimar oluyor. Biz de böyle değil. Biz de öğrenci daha sahaya inmeden 'ben mimarım' diyor. Sahaya inmeden sonuç alamazsınız.

Özfırat: Kesinlikle bir marka yaratmak zorundayız

İmalatçıoğlu Yönetim Kurulu üyesi ve MEDİKÜM Genel Sekreteri Turan Özfırat: Medikali 4 ana başlık altında konuşmamız gerekir. Birincisi bütçe açığı. İkincisi istihdam. Üçüncüsü emek yoğun işgücü ve dördüncüsü de stratejik bir sektör olmasıdır. Sektörü geliştirmek, dünyadaki bu pastadan pay alabilmek için öncelikle insan kaynağını doğru bir şekilde yönlendirerek tıbbi cihaz kültürünü topluma indirgememiz gerekir. Sektör algısını geliştirmek,  üniversitelerdeki Ar-Ge altyapısını oluşturmak lazım.  Öğretim görevlerinin seçiminde sözleşmelerin buna göre hazırlanması gerekiyor. Hedeflerimizi revize etmeliyiz. Sektörün pozitif ayrımcılığa ihtiyacı var. Sektörün sadece kredi desteği ile büyümesi mümkün değil. İnsan kaynağını ele alarak meslek liseleriniz bu sektöre odaklamalı.  Offset uygulamaları ile yönlendirmeler yapılmalı. Ar-Ge altyapısı konusunda ortak kaynaklar kullanılmalıdır. Kesinlikle bir marka yaratmak zorundayız.

Kunt:  İşbirliği ortamının sürekli paylaşarak geliştirilmesi gerekiyor 

KOBİ Kümelenme Projesi Koordinatörü Vedat Kunt: İşbirliği ortamının sürekli paylaşarak geliştirilmesi gerekiyor.  Ödün vermeden zenginleştirilmeli. Eğitim vazgeçilmez bir sorun. Ve bence de en büyük sorun bu. Samsun'un bir cazibe merkezi olması lazım. İnsanları buraya çekmek gerekiyor. Kent, havasıyla, suyuyla, özgür düşünce mantığıyla, sosyal etkinlikleriyle cazibe merkezi olmalı. Burada tabi valilik başta olmak üzere, belediye ve sivil toplum örgütlerine çok büyük görevler düşüyor.

Gürkan: Genele baktığımızda  medikal sektörü geriye gidiyor

Makine Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan: Yerelde MEDİKÜM'ün büyük bir atılımı var ancak genele baktığımızda sektör geriye gidiyor. 2004 yılında bakanlığın sektör ile ilgili yayınladığı bir genelge var ama bu genelge olduğu yerde duruyor. Genel sorunlar aynen devam ediyor. MEDİKÜM ile birlikte yerelde bir güç birliği var ancak memnun etmiyor. Bu sektörün en az savunma sanayi kadar önemli bir sektör olduğunu biz daha önce de dile getirmiştik. Bu alanda işler kamu eliyle yürüyor. Öncelikle bu konu Başbakanlık tarafından ele alınmalıdır. Türkiye 2000 yılında yaşadığı kriz ile birlikte orta gelir tuzağına girdi. Bu durumdan çıkması için katma değeri yüksek ürünler ve inovasyona yönelmesi gerekiyor. Bu masadaki herkes bunun böyle olduğunu biliyor. Ancak herkes halinden memnun.

Aydın: Kar marjındaki yükseklik handikap!

Samsun Büyükşehir Belediyesi AR-GE Şube Müdürü Ramazan Aydın: Burada herkes sektöre devlet tarafından baktı ancak kimse sanayici penceresinden bakmıyor. Acaba sanayici kendisine nasıl bakıyor? Sanayicinin ürettiği ürünün kar marjındaki yükseklik, kendi kararlarındaki en büyük handikap. Bu kusurdan dolayı da üretici sektörün küçülmesine, daha az pay almasına yönelik kararlar veriyor. Benim algıladığım bu. Ayrıca, konular ve konuşulanlar hep Türkiye üzerinden yapılıyor. Dünyada birçok  rekabet edilecek alan varken sadece cerrahi el aletleri alanında konuşularak bu alanın daraltılmasına gerek var mı diye soruyorum.

Bozkurt: Türkiye gerçekten kritik bir eşikten geçiyor

DÜNYA Gazetesi yazarı Dr. Rüştü Bozkurt: Türkiye gerçekten kritik bir eşikten geçiyor.  Bizim ülkemize özgü değil, gelişmekte olan ülkeler gelişmelerin ardından duraksama dönemine girdi. Eğer Türkiye bu dönemi kendi avantajlarıyla atlatabilirse, 25 milyon dolarlık gelire ulaşabiliriz. Eğer atlatamazsa 16 milyon dolarlık bir aralıkta kısılıp kalma ihtimalimiz var. Bu eşiği aşmamız için üretim tabanındaki hususları iyi konuşmamız ve bu konuda devlet, girişimci ve sivil toplum örgütlerinin iyi iletişim kurması gerekir.

Medikal sektörü ne bekliyor?

- İthalatın azaltılması için yerli ürün kullanımı teşvik edilmeli
- Kamu alımlarında devlet uygulamaları şeffaf olmalı
- Samsun'da medikal alanda bir organize sanayi bölgesi kurulmalı
- Sektörün nitelikli işgücü açığı yeni eğitim kurumları ile giderilmeli
- Kamu hastanelerinin ödemeleri daha kısa sürelere çekilmeli
- Ar-Ge altyapısı konusunda ortak kaynaklar kullanılmalı


Medikal firmaları devlet alımlarında şeffaflık istiyor

Bahadır: Vergi konusunda yüzde 10'luk bir yükümüz var

Bahadır Tıbbi Aletler Yönetim Kurulu Üyesi Bedri Bahadır: Yetişmiş eleman sıkıntısı, yer sıkıntısı var.  Yerli sanayicinin ürününe tüketicimizin güven duymaması, bu bakış açısı şartname üzerinden karşımıza geliyor. Yani yüksek kalitede üretilen ürünlerin ülkede emek yoğun ürünler karşısındaki mücadelesini şartnamelerle ortaya koyarak egale etme pozisyonunda sıkıntılar yaşıyoruz. Öte yandan vergide sıkıntı yaşıyoruz. Biz vergiyi yüzde 18 ile satın alıp tüketiciye yüzde 8 olarak satarak üzerimizde yüzde 10'luk bir yük oluşturuyoruz. Ayrıca devlet tarafından yapılan alımlarda şeffaflık olmadığını düşünüyorum. Örneğin gelecekte yapılacak hastanede, laboratuvarlarda ne kadar malın hangi alanda alınacağı belirtilmediği için öngörülü  bir yatırım içerisine giremiyoruz. Bunların çözümü noktasında bakacak olursak, bunu devletle bir araya gelerek çözebileceğimizi düşünüyoruz.

Kapusuz: Yurtdışı firmaları ile rekabet etmemız çok zor

Sema Medikal Genel Müdürü Süleyman Kapusuz: Medikal sektörü olarak içler acısı durumdayız. Hastanelerle ilgili ihalelerde sıkıntımız var. Yurtdışındaki firmalarla rekabet etmek çok zor. Şartnamelerle ilgili sıkıntımız var. Başbakan yüzde 15 pahalı olsa bile yerli mal alın dedi ancak bu söz askıda kaldı. Şartname konusundaki sıkıntının yanı sıra yerli ürünlere karşı bir önyargı da var.

Çağlar: Hammadde ve yer  sorunlarımız bulunuyor.

Kale Sandıklı Aletler İş Geliştirme Merkezi Genel Müdürü  Hasan Çağlar: Sektörde karşımıza çıkan en büyük sıkıntının yetişmiş eleman eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra hammadde ve üretim yeri konusunda da sorunlarımız bulunuyor.

Sungur: Yaşadığımız en büyük sıkıntı yetişmiş eleman sıkıntısı.

Gürmed Medikal yetkilisi Nejdet Sungur: Sektörde faaliyet gösteren bir markanın bölge bayiliğinin yapıyoruz. Bizim de sektörde yaşadığımız en büyük sıkıntı yetişmiş eleman sıkıntısı.

Karaoğlu: Kamu hastanelerinin ödemelerinde cari açık yaşıyoruz

Karaoğlu Cerrahi Aletler Genel Müdürü Sezgin Karaoğlu: Cerrahi el aletleri üretimi yapıyoruz. 8 yıldır bu sektörde faaliyet gösteriyoruz. İlk önce yetişmiş eleman sıkıntısının önüne geçilmelidir. Kamu hastanelerinin ödemeleri noktasında cari açık yaşıyoruz. Ayrıca yer sıkıntımız var.

Talip AKTAŞ / Gözlem

Tıbbi aletlerde sır perdesi…

Samsun'da Medikal kümelenme ile ilgili toplantı öncesinde OSB'de faaliyette bulunan iki tesisi ziyaret etme fırsatımız oldu. Ve gördük ki, Samsun'dan adeta bir "medikal çığlık" yükseliyor: "Cari açık diyoruz, katma değerli ürün diyoruz; İhraç ettiğimiz ürünlerin ortalama kg. fiyatı 300 dolara yaklaşıyor. Bu sektörün yaptığı 7 milyar dolarlık ithalatın önünü kesebiliriz, ancak devletin desteği olmadığı gibi kösteği de belimizi büküyor…"

Aysam Ortopedi ve Tıbbi Aletler, modern teknoloji ürünü makine parkı ile dünya normlarında ortopedik implant, sterilizasyon konteyner ve aksesuarları üretimi yapıyor ve üretiminin yüzde 40'ını ihraç ediyor. Önemli ihracat pazarları arasında ABD, Avrupa ülkeleri ve Japonya da var. Paslanmaz çelik, mermer granit ve titanyum önemli girdileri... Türkiye'de tıbbi cihaz üretiminde kullanılacak kalitede üretilmediği için paslanmaz çeliği ve titanyumu ithal ediyor. Yani sektörün tamamında olduğu gibi Aysam'da da girdide dışa bağımlı bir yapı var.

Söz doğal olarak iç pazarın büyüklüğünden ve talebinden açılıyor… 4 milyar dolardan 8 milyar dolara kadar değişen rakamlar telaffuz ediliyor. Sağlık Bakanlığı'na göre 7 milyar dolarlık bir pazar söz konusu bunun da yüzde 90'ı ithalat yoluyla karşılanıyor. Şirketin aynı zamanda ortopedi uzmanı olan Genel Müdürü Ahmet Aydemir fotoğrafı çok net ortaya koyuyor:  "Yerli üreticiler olarak bizler tıbbi cihazların en büyük alıcısı olan kamunun kalemler itibarıyla yıllık alım miktarını tam olarak bilemediğimiz ve tercih edilmediğimiz için, piyasa ithal ürünlere terkedilmiş durumda. Özeti, Türkiye olarak global ölçekte 30 firmayı büyütüyor. Devlet savunma sanayiinde olduğu gibi tıbbi cihazlar sektörü için de offset'i işletirse sektör kısa sürede küresel çapta bir sıçrama yapabilir.. Bu gücü var…Her sene 7 milyar doları neden gözü kapalı şekilde dışarıya aktarıyoruz?.."

Ölçek oluşturulamadığı için marka yaratma konusunda ciddi sorunları bulunduğuna dikkat çekiyor Aydemir ve devam ediyor: "Biz fason olarak ürettiğimiz ürünleri Avrupa'ya daha pahalı satarken, kendi markamızla ürettiğimiz ürünleri Ortadoğu'ya Orta Asya'ya çok daha düşük fiyattan sayıyoruz. İtalya'ya 10 euroya sattığımız ürünü, Azerbaycan'a 2 euroya satabiliyoruz. Ürün aynı ürün, ama ülkenin marka değerinden dolayı ürünümüzün marka değeri de çok düşük. Türk markası üzerinden gittiğinizde zaten ezik olarak başlıyorsunuz. Manchester United'e deplasmana giden bir Türk takımı gibi…"

"Kendi ürünümüzü ithal ediyoruz"

Bahadır Tıbbi Aletler, sektörde Türkiye'nin en eski üreticilerinden biri. Geçmişi 1950'li yılların ortalarına kadar uzanan büyük bir aile işletmesi. O tarihte bir freze tezgahında dişli çark yapımıyla başlayan üretim, 1982 yılında Prof. Dr. Celal Baki'ye eskimiş alet masasının yerine su borusundan ürettikleri ve kromajla kapladıkları yeni masayı üretip hediye etmeleriyle başlıyor. Ucu kırık bir operasyon aletinin tamiri ve ardından yenisinin üretilmesiyle tıbbi cihaz üretimi yolculuğu da başlıyor. İlk faturayı Kahramanmaraş Devlet Hastanesi'ne kestiklerinde yıl 1983...
Bugün 17 bine yakın tıbbi cihaz üretiyor. Üretimin yüzde 70'ini 100'e yakın ülkeye ihraç ediyor. Türkiye'nin kg başına ortalama ihraç fiyatı 1.58 dolar iken, Bahadır'ın ihraç ettiği ürünlerde kg fiyatı 700 dolara kara çıkıyor. Ortalaması 300 doların üstünde…  

Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bahadır da üç temel konudan yakınıyor: Başbakanlığın üç yıl önce yayınladığı 'yerli ürünü tercih edin' genelgesine rağmen, devlet hastaneleri aynı standartlardaki ürünü bizden değil, hala yabancıdan alıyor. Oysa örneğin bir Alman firmasının Türkiye'ye sattığı birçok ürünü fason olarak zaten biz üretiyoruz. İkincisi devletin yıl içinde hangi üründen ne kadar satına alacağı bilgisine ulaşamıyoruz. Bunu bilsek üretimimizi ona göre planlayabiliriz. Bir üçüncü önemli sorunumuz, nitelikli işgücü. Ne yapıp edip eğitim sistemimizin sanayi ile ilişkisini gerçek anlamda kurmak zorundayız."
Şirket ortaklarından Yakup Bahadır Türkiye'nin sağlık ameliyatlarında önemli bir yere geldiğine işaret ediyor ve ekliyor: "Örneğin Donald Trump'ın CEO'su karaciğer ameliyatını Türkiye'de oldu. İşte bu algıyı çok iyi yönetebilmemiz lazım ve bunu sağlığın diğer alanlarına da taşıyabilmemiz lazım. Devletin tıbbi aletler sektörüne yakınlaşması, bu sektörü öncelikli sektörden biri olarak görmesi gerekiyor. Sadece devletin yerli üretime alım desteği vermesi bu sektörü çok ileri noktalara taşıyabilir. 7 milyar dolarlık ithalatın önünü kesebilir."

Konuştuğumuz sektör temsilcileri dış ticaret dengesinde açık verdiğimiz ikinci büyük sektör olan tıbbi cihazlar sektörünün atılım yapabilmesine yönelik beklentilerini şu başlıklar altında topluyor:

-Yerli ürün kullanımı teşvik edilmeli ve hayata geçirilmeli,
-Kamu hastanelerinin ödemeleri ortalama 8 ayı buluyor; makul bir süreye çekilmeli,
-Samsun Medikal OSB en kısa sürede kurulmalı ve faaliyete geçirilmeli
-Kamu alımlarında şeffaflık sağlanmalı ve bu amaca yönelik özel sektörün de etkin katılımıyla bir ihale bankası kurulmalı,
-Mesleki eğitimin geliştirilerek sektördeki nitelikli işgücü açığı kapatılmalı…

Dünyanın bu alanda söz sahibi ülkeleri 20 yıl sonrasının yatırımını planlıyor. Dokuyla uyumlu biyolojik malzeme üretiminin planlarını yapıyor. Türkiye'de ise deyim yerindeyse sektör ayakta kalmak için iğneyle kuyu kazıyor.

Hükümetin söz verdiği Medikal OSB'nin üç yıldan bu yana neden hayata geçirmediği, neden kamu hastanelerinin yerli alımla yerli üretimi destekleyecek şekilde disipline edilmediği ve neden dünyada stratejik bir sektör kabul edilen tıbbi cihazlar sektörünün Türkiye'de adeta "üvey evlat" muamelesi gördüğü soruları bir sır perdesinin gerisinde kalmış ve hala yanıt bekliyor. Üstelik de Türkiye için model olabilecek türden büyük kentler dışında bir sanayi kümelenmesi modelinin oldukça güçlü bir potansiyeli tüm çıplaklığı ile orta yerde dururken…

Medikal sektörü, tıbbi cihaz alanında yüzde 90'lara ulaşan ithalata yerli üretimle dur demek istiyor. Sektör temsilcileri Samsun'da bir an önce medikal OSB kurulması gerektiğini düşünüyor.

Ercan ÜSLÜ

SAMSUN - Medikal sektörü, Türkiye'de 8 milyar dolara ulaşan medikal pazarının yüzde 90 oranında dışa bağımlı olduğunu belirterek, devlet desteği ile ithalatın yükünü üstlenmek istiyor. Tıbbi cihazların en büyük alıcısının devlet olduğunu vurgulayan sektör temsilcileri, savunma sanayinde olduğu gibi medikal sektöründe de  yerli üretimin teşvik edilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Ekonomi Bakanlığı bünyesinde  2.5 yıldır sürdürülen KOBİ İşbirliği ve Kümelenme Projesi'nin streteji belirleme toplantısında tıbbi cihazlar sektörü ele alındı. Samsun Ticaret ve Sanayi Odası'nın ev sahipliği yaptığı toplantıya DÜNYA Gazetesi Yazarı Dr. Rüştü Bozkurt ile DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Talip Aktaş'ın yanısıra Samsun Medikal Kümelenme Derneği (MEDİKÜM) üyeleri ile STK temsilcileri katıldı. Toplantıda söz alan sektör temsilcileri dünya çapında 400 milyar dolarlık pazara sahip olan medikal sektöründe devlet desteği olmadığı için rekabette zorlandıklarını  ifade ederek,  güçlü bir markalaşma için Ar-Ge altyapısı konusunda ortak kaynakların kullanılmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti. Kamu hastane ve laboratuvarlarının ne kadar malı,  hangi alanda satın alacağını öngöremediklerini belirten medikal firmaları, devletin ihalelerde şeffaf olması gerektiğni düşünüyor. Kalifiye eleman açığının kapatılması için eğitim açılımı isteyen sektör temsilcileri, sektörün yüzde yüzde 10'luk  vergi yüküne de bir çözüm bulunması gerektiğini dile getirdi.

Aydemir: Samsun'dan 2023'te 1 milyar dolar ihracat yapabiliriz

MEDİKÜM  Başkanı Ahmet Aydemir: Medikal sektörü ticaret hacmi 400 milyar dolar. Türkiye'nin buradaki payı yok denecek kadar az. Türkiye'nin sağlık alanındaki cerrahi dışa bağımlılığı yüzde 90 oranında. Desteklendiği takdirde 2023 yılında Samsun'dan 1 milyar dolar ihracat yapabiliriz. Bizim hedefimiz kenti cazibe merkezi haline getirmek. Bedelsiz arsa vererek hem Türkiyeli hem de uluslararası yatırımcıyı çekelim. Usta çırak ilişkisinin eğitim sitemine entegre edilmesi gerekiyor. Yaygın eğitimde bu böyle aslında. Yurtdışındaki bir kişi önce duvar ustası olup, sonrasında mimar oluyor. Biz de böyle değil. Biz de öğrenci daha sahaya inmeden 'ben mimarım' diyor. Sahaya inmeden sonuç alamazsınız.

Özfırat: Kesinlikle bir marka yaratmak zorundayız

İmalatçıoğlu Yönetim Kurulu üyesi ve MEDİKÜM Genel Sekreteri Turan Özfırat: Medikali 4 ana başlık altında konuşmamız gerekir. Birincisi bütçe açığı. İkincisi istihdam. Üçüncüsü emek yoğun işgücü ve dördüncüsü de stratejik bir sektör olmasıdır. Sektörü geliştirmek, dünyadaki bu pastadan pay alabilmek için öncelikle insan kaynağını doğru bir şekilde yönlendirerek tıbbi cihaz kültürünü topluma indirgememiz gerekir. Sektör algısını geliştirmek,  üniversitelerdeki Ar-Ge altyapısını oluşturmak lazım.  Öğretim görevlerinin seçiminde sözleşmelerin buna göre hazırlanması gerekiyor. Hedeflerimizi revize etmeliyiz. Sektörün pozitif ayrımcılığa ihtiyacı var. Sektörün sadece kredi desteği ile büyümesi mümkün değil. İnsan kaynağını ele alarak meslek liseleriniz bu sektöre odaklamalı.  Offset uygulamaları ile yönlendirmeler yapılmalı. Ar-Ge altyapısı konusunda ortak kaynaklar kullanılmalıdır. Kesinlikle bir marka yaratmak zorundayız.

Kunt:  İşbirliği ortamının sürekli paylaşarak geliştirilmesi gerekiyor 

KOBİ Kümelenme Projesi Koordinatörü Vedat Kunt: İşbirliği ortamının sürekli paylaşarak geliştirilmesi gerekiyor.  Ödün vermeden zenginleştirilmeli. Eğitim vazgeçilmez bir sorun. Ve bence de en büyük sorun bu. Samsun'un bir cazibe merkezi olması lazım. İnsanları buraya çekmek gerekiyor. Kent, havasıyla, suyuyla, özgür düşünce mantığıyla, sosyal etkinlikleriyle cazibe merkezi olmalı. Burada tabi valilik başta olmak üzere, belediye ve sivil toplum örgütlerine çok büyük görevler düşüyor.

Gürkan: Genele baktığımızda  medikal sektörü geriye gidiyor

Makine Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Kadir Gürkan: Yerelde MEDİKÜM'ün büyük bir atılımı var ancak genele baktığımızda sektör geriye gidiyor. 2004 yılında bakanlığın sektör ile ilgili yayınladığı bir genelge var ama bu genelge olduğu yerde duruyor. Genel sorunlar aynen devam ediyor. MEDİKÜM ile birlikte yerelde bir güç birliği var ancak memnun etmiyor. Bu sektörün en az savunma sanayi kadar önemli bir sektör olduğunu biz daha önce de dile getirmiştik. Bu alanda işler kamu eliyle yürüyor. Öncelikle bu konu Başbakanlık tarafından ele alınmalıdır. Türkiye 2000 yılında yaşadığı kriz ile birlikte orta gelir tuzağına girdi. Bu durumdan çıkması için katma değeri yüksek ürünler ve inovasyona yönelmesi gerekiyor. Bu masadaki herkes bunun böyle olduğunu biliyor. Ancak herkes halinden memnun.

Aydın: Kar marjındaki yükseklik handikap!

Samsun Büyükşehir Belediyesi AR-GE Şube Müdürü Ramazan Aydın: Burada herkes sektöre devlet tarafından baktı ancak kimse sanayici penceresinden bakmıyor. Acaba sanayici kendisine nasıl bakıyor? Sanayicinin ürettiği ürünün kar marjındaki yükseklik, kendi kararlarındaki en büyük handikap. Bu kusurdan dolayı da üretici sektörün küçülmesine, daha az pay almasına yönelik kararlar veriyor. Benim algıladığım bu. Ayrıca, konular ve konuşulanlar hep Türkiye üzerinden yapılıyor. Dünyada birçok  rekabet edilecek alan varken sadece cerrahi el aletleri alanında konuşularak bu alanın daraltılmasına gerek var mı diye soruyorum.

Bozkurt: Türkiye gerçekten kritik bir eşikten geçiyor

DÜNYA Gazetesi yazarı Dr. Rüştü Bozkurt: Türkiye gerçekten kritik bir eşikten geçiyor.  Bizim ülkemize özgü değil, gelişmekte olan ülkeler gelişmelerin ardından duraksama dönemine girdi. Eğer Türkiye bu dönemi kendi avantajlarıyla atlatabilirse, 25 milyon dolarlık gelire ulaşabiliriz. Eğer atlatamazsa 16 milyon dolarlık bir aralıkta kısılıp kalma ihtimalimiz var. Bu eşiği aşmamız için üretim tabanındaki hususları iyi konuşmamız ve bu konuda devlet, girişimci ve sivil toplum örgütlerinin iyi iletişim kurması gerekir.

Medikal sektörü ne bekliyor?

- İthalatın azaltılması için yerli ürün kullanımı teşvik edilmeli
- Kamu alımlarında devlet uygulamaları şeffaf olmalı
- Samsun'da medikal alanda bir organize sanayi bölgesi kurulmalı
- Sektörün nitelikli işgücü açığı yeni eğitim kurumları ile giderilmeli
- Kamu hastanelerinin ödemeleri daha kısa sürelere çekilmeli
- Ar-Ge altyapısı konusunda ortak kaynaklar kullanılmalı


Medikal firmaları devlet alımlarında şeffaflık istiyor

Bahadır: Vergi konusunda yüzde 10'luk bir yükümüz var

Bahadır Tıbbi Aletler Yönetim Kurulu Üyesi Bedri Bahadır: Yetişmiş eleman sıkıntısı, yer sıkıntısı var.  Yerli sanayicinin ürününe tüketicimizin güven duymaması, bu bakış açısı şartname üzerinden karşımıza geliyor. Yani yüksek kalitede üretilen ürünlerin ülkede emek yoğun ürünler karşısındaki mücadelesini şartnamelerle ortaya koyarak egale etme pozisyonunda sıkıntılar yaşıyoruz. Öte yandan vergide sıkıntı yaşıyoruz. Biz vergiyi yüzde 18 ile satın alıp tüketiciye yüzde 8 olarak satarak üzerimizde yüzde 10'luk bir yük oluşturuyoruz. Ayrıca devlet tarafından yapılan alımlarda şeffaflık olmadığını düşünüyorum. Örneğin gelecekte yapılacak hastanede, laboratuvarlarda ne kadar malın hangi alanda alınacağı belirtilmediği için öngörülü  bir yatırım içerisine giremiyoruz. Bunların çözümü noktasında bakacak olursak, bunu devletle bir araya gelerek çözebileceğimizi düşünüyoruz.

Kapusuz: Yurtdışı firmaları ile rekabet etmemız çok zor

Sema Medikal Genel Müdürü Süleyman Kapusuz: Medikal sektörü olarak içler acısı durumdayız. Hastanelerle ilgili ihalelerde sıkıntımız var. Yurtdışındaki firmalarla rekabet etmek çok zor. Şartnamelerle ilgili sıkıntımız var. Başbakan yüzde 15 pahalı olsa bile yerli mal alın dedi ancak bu söz askıda kaldı. Şartname konusundaki sıkıntının yanı sıra yerli ürünlere karşı bir önyargı da var.

Çağlar: Hammadde ve yer  sorunlarımız bulunuyor.

Kale Sandıklı Aletler İş Geliştirme Merkezi Genel Müdürü  Hasan Çağlar: Sektörde karşımıza çıkan en büyük sıkıntının yetişmiş eleman eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra hammadde ve üretim yeri konusunda da sorunlarımız bulunuyor.

Sungur: Yaşadığımız en büyük sıkıntı yetişmiş eleman sıkıntısı.

Gürmed Medikal yetkilisi Nejdet Sungur: Sektörde faaliyet gösteren bir markanın bölge bayiliğinin yapıyoruz. Bizim de sektörde yaşadığımız en büyük sıkıntı yetişmiş eleman sıkıntısı.

Karaoğlu: Kamu hastanelerinin ödemelerinde cari açık yaşıyoruz

Karaoğlu Cerrahi Aletler Genel Müdürü Sezgin Karaoğlu: Cerrahi el aletleri üretimi yapıyoruz. 8 yıldır bu sektörde faaliyet gösteriyoruz. İlk önce yetişmiş eleman sıkıntısının önüne geçilmelidir. Kamu hastanelerinin ödemeleri noktasında cari açık yaşıyoruz. Ayrıca yer sıkıntımız var.

Talip AKTAŞ / Gözlem

Tıbbi aletlerde sır perdesi…

Samsun'da Medikal kümelenme ile ilgili toplantı öncesinde OSB'de faaliyette bulunan iki tesisi ziyaret etme fırsatımız oldu. Ve gördük ki, Samsun'dan adeta bir "medikal çığlık" yükseliyor: "Cari açık diyoruz, katma değerli ürün diyoruz; İhraç ettiğimiz ürünlerin ortalama kg. fiyatı 300 dolara yaklaşıyor. Bu sektörün yaptığı 7 milyar dolarlık ithalatın önünü kesebiliriz, ancak devletin desteği olmadığı gibi kösteği de belimizi büküyor…"

Aysam Ortopedi ve Tıbbi Aletler, modern teknoloji ürünü makine parkı ile dünya normlarında ortopedik implant, sterilizasyon konteyner ve aksesuarları üretimi yapıyor ve üretiminin yüzde 40'ını ihraç ediyor. Önemli ihracat pazarları arasında ABD, Avrupa ülkeleri ve Japonya da var. Paslanmaz çelik, mermer granit ve titanyum önemli girdileri... Türkiye'de tıbbi cihaz üretiminde kullanılacak kalitede üretilmediği için paslanmaz çeliği ve titanyumu ithal ediyor. Yani sektörün tamamında olduğu gibi Aysam'da da girdide dışa bağımlı bir yapı var.

Söz doğal olarak iç pazarın büyüklüğünden ve talebinden açılıyor… 4 milyar dolardan 8 milyar dolara kadar değişen rakamlar telaffuz ediliyor. Sağlık Bakanlığı'na göre 7 milyar dolarlık bir pazar söz konusu bunun da yüzde 90'ı ithalat yoluyla karşılanıyor. Şirketin aynı zamanda ortopedi uzmanı olan Genel Müdürü Ahmet Aydemir fotoğrafı çok net ortaya koyuyor:  "Yerli üreticiler olarak bizler tıbbi cihazların en büyük alıcısı olan kamunun kalemler itibarıyla yıllık alım miktarını tam olarak bilemediğimiz ve tercih edilmediğimiz için, piyasa ithal ürünlere terkedilmiş durumda. Özeti, Türkiye olarak global ölçekte 30 firmayı büyütüyor. Devlet savunma sanayiinde olduğu gibi tıbbi cihazlar sektörü için de offset'i işletirse sektör kısa sürede küresel çapta bir sıçrama yapabilir.. Bu gücü var…Her sene 7 milyar doları neden gözü kapalı şekilde dışarıya aktarıyoruz?.."

Ölçek oluşturulamadığı için marka yaratma konusunda ciddi sorunları bulunduğuna dikkat çekiyor Aydemir ve devam ediyor: "Biz fason olarak ürettiğimiz ürünleri Avrupa'ya daha pahalı satarken, kendi markamızla ürettiğimiz ürünleri Ortadoğu'ya Orta Asya'ya çok daha düşük fiyattan sayıyoruz. İtalya'ya 10 euroya sattığımız ürünü, Azerbaycan'a 2 euroya satabiliyoruz. Ürün aynı ürün, ama ülkenin marka değerinden dolayı ürünümüzün marka değeri de çok düşük. Türk markası üzerinden gittiğinizde zaten ezik olarak başlıyorsunuz. Manchester United'e deplasmana giden bir Türk takımı gibi…"

"Kendi ürünümüzü ithal ediyoruz"

Bahadır Tıbbi Aletler, sektörde Türkiye'nin en eski üreticilerinden biri. Geçmişi 1950'li yılların ortalarına kadar uzanan büyük bir aile işletmesi. O tarihte bir freze tezgahında dişli çark yapımıyla başlayan üretim, 1982 yılında Prof. Dr. Celal Baki'ye eskimiş alet masasının yerine su borusundan ürettikleri ve kromajla kapladıkları yeni masayı üretip hediye etmeleriyle başlıyor. Ucu kırık bir operasyon aletinin tamiri ve ardından yenisinin üretilmesiyle tıbbi cihaz üretimi yolculuğu da başlıyor. İlk faturayı Kahramanmaraş Devlet Hastanesi'ne kestiklerinde yıl 1983...
Bugün 17 bine yakın tıbbi cihaz üretiyor. Üretimin yüzde 70'ini 100'e yakın ülkeye ihraç ediyor. Türkiye'nin kg başına ortalama ihraç fiyatı 1.58 dolar iken, Bahadır'ın ihraç ettiği ürünlerde kg fiyatı 700 dolara kara çıkıyor. Ortalaması 300 doların üstünde…  

Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bahadır da üç temel konudan yakınıyor: Başbakanlığın üç yıl önce yayınladığı 'yerli ürünü tercih edin' genelgesine rağmen, devlet hastaneleri aynı standartlardaki ürünü bizden değil, hala yabancıdan alıyor. Oysa örneğin bir Alman firmasının Türkiye'ye sattığı birçok ürünü fason olarak zaten biz üretiyoruz. İkincisi devletin yıl içinde hangi üründen ne kadar satına alacağı bilgisine ulaşamıyoruz. Bunu bilsek üretimimizi ona göre planlayabiliriz. Bir üçüncü önemli sorunumuz, nitelikli işgücü. Ne yapıp edip eğitim sistemimizin sanayi ile ilişkisini gerçek anlamda kurmak zorundayız."
Şirket ortaklarından Yakup Bahadır Türkiye'nin sağlık ameliyatlarında önemli bir yere geldiğine işaret ediyor ve ekliyor: "Örneğin Donald Trump'ın CEO'su karaciğer ameliyatını Türkiye'de oldu. İşte bu algıyı çok iyi yönetebilmemiz lazım ve bunu sağlığın diğer alanlarına da taşıyabilmemiz lazım. Devletin tıbbi aletler sektörüne yakınlaşması, bu sektörü öncelikli sektörden biri olarak görmesi gerekiyor. Sadece devletin yerli üretime alım desteği vermesi bu sektörü çok ileri noktalara taşıyabilir. 7 milyar dolarlık ithalatın önünü kesebilir."

Konuştuğumuz sektör temsilcileri dış ticaret dengesinde açık verdiğimiz ikinci büyük sektör olan tıbbi cihazlar sektörünün atılım yapabilmesine yönelik beklentilerini şu başlıklar altında topluyor:

-Yerli ürün kullanımı teşvik edilmeli ve hayata geçirilmeli,
-Kamu hastanelerinin ödemeleri ortalama 8 ayı buluyor; makul bir süreye çekilmeli,
-Samsun Medikal OSB en kısa sürede kurulmalı ve faaliyete geçirilmeli
-Kamu alımlarında şeffaflık sağlanmalı ve bu amaca yönelik özel sektörün de etkin katılımıyla bir ihale bankası kurulmalı,
-Mesleki eğitimin geliştirilerek sektördeki nitelikli işgücü açığı kapatılmalı…

Dünyanın bu alanda söz sahibi ülkeleri 20 yıl sonrasının yatırımını planlıyor. Dokuyla uyumlu biyolojik malzeme üretiminin planlarını yapıyor. Türkiye'de ise deyim yerindeyse sektör ayakta kalmak için iğneyle kuyu kazıyor.

Hükümetin söz verdiği Medikal OSB'nin üç yıldan bu yana neden hayata geçirmediği, neden kamu hastanelerinin yerli alımla yerli üretimi destekleyecek şekilde disipline edilmediği ve neden dünyada stratejik bir sektör kabul edilen tıbbi cihazlar sektörünün Türkiye'de adeta "üvey evlat" muamelesi gördüğü soruları bir sır perdesinin gerisinde kalmış ve hala yanıt bekliyor. Üstelik de Türkiye için model olabilecek türden büyük kentler dışında bir sanayi kümelenmesi modelinin oldukça güçlü bir potansiyeli tüm çıplaklığı ile orta yerde dururken…